Cumhurbaşkanlığı himayelerinde, Sağlık Bakanlığı tarafından Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) iş birliğiyle düzenlenen 2. Uluslararası Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp (GETAT) Kongresinin açılışı gerçekleştirildi.
İstanbul’da 24-27 Nisan tarihleri arasında düzenlenen “Kronik Hastalıklarda Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları” konulu 2. Uluslararası GETAT Kongresi başladı. Açılışını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın yaptığı kongreye, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, Bakan Yardımcısı Emine Alp Meşe, DSÖ Avrupa Bölge Ofisi Teknik Sorumlusu Olexandr Polishchuk, bilim insanları ve sağlık çalışanları katıldı.
Emine Erdoğan konuşmasında, “Geleneksel ve tamamlayıcı tıp alanının bilimsel bir zemine oturması hepimize büyük bir memnuniyet veriyor. Geleneksel tıp uygulamalarının modern tesislerde ehemmiyet sahibi kişilerle gerçekleştirilmesi hayati önem taşıyor. Hem bilimsel dünyasında hem de kamuoyunda çağ dışı olduğuna dair yanlış bir anlayış var. Bu tür uygulamalar, ehil olmayan insanların elinde bir sömürü aracı olmasının önüne geçecektir. Bildiğiniz gibi bu kongrenin ana akım yaklaşımlara bir alternatif olmadığının altını çizmişti. Çünkü tıp alternatifsiz olarak bir bütündür. İnsanın ruh ve beden sağlığını bütüncül ele almalıdır” dedi.
“Kronik hastalıkların yaşam tarzı ile ilgili olması bize mesaj veriyor”
“Hayat teknolojik ve bilimsel açından her geçen gün ilerliyor” diyen Emine Erdoğan, “Fakat maalesef bu ilerleme yaşam kalitesi ve insani değerler noktasında kendini gösteremiyor. Etrafımızda birçok insanın kronikleşmiş hastalıkların pençesinde olduğunu görüyoruz. Daha endişeleneceğimiz şey ise bu yaşın düşmesidir” ifadelerini kullandı. Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sağlığımız endüstriyelleşmiş diyetler konusunda yenik durumdadır. Geleneksel mutfak kültürünü sistematik olarak öldürmektedir. Modern hayatın sağlamış olduğu konfor fiziksel aktiveleri bitirdi. Ulaşım kolaylığı arabayla her yere gitmek ise bedensel aktivitelerimizi kaybetmemize neden oluyor. Ekran bağımlığı gençlerde ortaya çıkıyor. Aşırı alkol aktif pasif sigara içmek ve her yanı çevreleyen kimyasallar ise yaşam tarzı hatalarındandır. Hastahane şifahane arasında büyük fark var. Hastane denilince hastalık, düşünce şifahane de şifadır. Şifa insanın hayatı boyunca hiçbir zaman gündeminden düşürmemesi gereken bir kavramdır. Şifayı aramak için hasta olmak gerekmez. Şifanın hakim olduğu hastalıklara kalkan olur. Diyabet önlenebilir hastalık kategorisindedir. En basit örneğiyle bundan kurtulmak isteyen kişi fastfoodu bırakması ve tencere yemeklerine dönmesi gerekir. Bu da yemek kültürünü yeniden yorumlamayı ve yaşam tarzını yeniden tasarlamayı gerekli kılar. Fakat ne yazık ki sektöre baktığımızda yiyip içtiklerimizin gıda olmadıkları kimyasal kokteyllerin olduğu açıktır. Bunu anlamak için paketin içindekiler kısmını okumak yeterlidir.”
“Kronik hastalık seyri devam ederse hastalığın pençesinde kıvranacağız”
Emine Erdoğan, “İnsanları hastalığa iterek sömürmek öyle bir noktaya geldi ki, kozmetikte bile müşteriler hasta olarak nitelendirilmektedir. Sağlık bir insanın en büyük sermayesidir. Ruhun hastalığı hastalık bedene sirayet eder. Bu da insanın düzgün yaşamasının önündeki en büyük engelidir. Dünyanın bozulan hastalık pençesinde şifaya buluşturulması gerekiyor. Kronik hastalıkların seyri devam ederse yaşam, hastalıkların pençesinde kıvrandığımız şeyden başka bir şey olmayacaktır” dedi. “Hasta ve hekim güvenini sağlayabilmek için şiddeti ortadan kaldırmalıyız”
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ise, “Tarih boyunca tüm kültür ve dinler bu sorumluluk bilincini taşımıştır. Hemen her toplumun geleneklerinde hastalıklarla mücadeleye ilişkin uygulamalar vardır. Önceleri kapalı toplumların, kendi etki alanında sınırlı kalan Ortodoks tıbbı tarafından dışlanan geleneksel tıp gelişmiş ülkelerde bile yer bulmaya başlamıştır. DSÖ tahminine göre tamamlayıcı tıbbın bir şeklinde başvurmaktır. Geleneksel ve tamamlayıcı tıp ile tamamlayıcı ve geleneksel tıp uygulamaları batı ülkelerinde yer bulmaktadır. 2014-2023 stratejisinde bu uygulamalar modern tıp uygulamalarına entegrasyonu ön plana çıkmaktadır. Güvenliği ve etkinliği kanıtlanmış uygulamalar bilimin ışığında yaygınlaştırmaktadır. Önceleri tıp camiasının geleneksel tıpa yaklaşım, 2011’de yasal düzenlemeyle yeniden düzenlenmiştir. Mevcut mevzuat çerçevesinde geleneksel tıp eğitimi alanlar yönlendirilmektedir. Tıbbın insan odaklı bir bilim, hekimliğin ise bir sanat olduğu gerçeğini göz ardı etmemeliyiz. Konusu ve nesnesi insan olan bu mahreme müdahale olan mesleğin insani yönüne müdahale edilmemelidir. Bu güveni sağlayabilmek başta şiddet olmak üzere birçok sorunun üstesinden gelebilecek anahtardır. Hasta ve hekimin kendisini güvende hissedeceği hizmet ortamını sağlayabiliriz. Kendini elinden ve bilimden emin olduğunun düşünen toplumların bunu herkesten çok yapabileceğini düşünüyorum. İnsan sağlığının görev olarak üstlenmiş olanlar aynı zamanda aciliyeti kazanan ve hakkını veren bir ahlak anlayışına sahip olmak zorundadır. Bu ahlak anlayışı hizmet etmeyi prensip edinmektir. Ancak tartışmasız bir insan sevgisiyle varlığını sürdürebilir. Nihai vizyonumuz herkesin sağlık hakkının korunduğu kolayca erişebildiği bir Türkiyeye sahip olmaktır. Bilimin aydınlığından sapmadan tüm kaynaklarımızı harekete geçirerek ve tüm araçlarımızı bu araçta seferber eder böyle bir amaca ulaşabiliriz” diye konuştu.
Açılışta yaptığı konuşmada, tarih boyunca tüm kültürlerin, dinlerin bu sorumluluk bilincini taşıdığını aktaran Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, insanoğlunun yeryüzünde var olmasından bu yana her dönemin imkanları, birikimleri ve deneyimleri doğrultusunda şekillenen bir şifa, tıp anlayışının olduğunu ifade etti.
Koca, hemen her toplumun geleneklerinde hastalıklarla mücadeleye ilişkin uygulamalar bulunduğunu, bunların bir kısmının günümüzün bilimsel paradigması içinde kanıta dayalı olabildiğini ancak önemli bir kısmının da yıllar boyunca yapılan deneme ve gözleme dayalı olarak varlığını sürdürdüğünü bildirdi.
Dünya Sağlık Örgütü’nün geleneksel tıbbı, “fiziksel ve ruhsal hastalıklardan korunma, bunlara tanı koyma, iyileştirme veya tedavi etmenin yanında sağlığın iyi sürdürülmesinde de kullanılan, farklı kültürlere özgü teori, inanç ve tecrübelere dayalı bilgi, beceri ve uygulamaların bütünü” olarak tanımladığını belirten Koca, şunları kaydetti:
“Önceleri kapalı toplumların kendi etki alanında sınırlı kalan ve Ortodoks tıp tarafından dışlanan geleneksel tıp, 1990’lardan sonra gelişmiş ülkeler dahil tüm dünyada sağlık sistemleri içinde yer bulmaya başlamıştır. Dünya Sağlık Örgütü tahminine göre, bugün dünyada insanların yüzde 70 ila 80’i tamamlayıcı tıbbın bir şekline başvurmaktadır. Son 10-15 yıldır geleneksel ve tamamlayıcı tıp ile modern Batı tıbbının bir arada kullanılmaya başlandığı entegre tıp uygulamaları, Batı ülkelerinde yer bulmaya başlamıştır. Dünya Sağlık Örgütü’nün 2014-2023 GETAT stratejisinde, geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarının modern tıp uygulamalarına entegrasyonu ön plana çıkmaktadır. Gelenekten kaynak alarak güvenliği ve etkinliği kanıtlanmış uygulamaları bilimin ışığında insanlığın hizmetine sunmayı hedefleyen entegratif tıp anlayışı gittikçe yaygınlaşmaktadır.”
“Hekimlerimizin sahip çıkması istismarı önleyecek”
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Türkiye’de önceleri tıp camiasının bilgisi ve kontrolü dışında tutulan geleneksel yaklaşımlara ilişkin hususların, 2011’de yapılan yasal düzenlemeyle Bakanlığın kontrol ve denetimine bırakıldığını hatırlatarak, bu sorumluluğa binaen, 2014’te Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliğini yayımladıklarını ifade etti.
GETAT uygulamalarının sağlam kanıtlar üzerine oturması, klinik ve laboratuvar çalışmaları yapılarak doğru ve verimli bir şekilde uygulanabilmesi ve bu alanda yapılacak akademik çalışmaların önünün açılması için Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamalarında Klinik Araştırmalar Yönetmeliğini de hazırlayarak mart ayında yayımladıklarını anlatan Bakan Koca, “Mevcut mevzuat çerçevesinde, geleneksel tıp uygulamalarında Türkiye’de sadece standart eğitimleri almış olan hekimler yetkilendirilmektedir. Akupunktur, apiterapi, fitoterapi, kupa terapisi, hirudoterapi (Sülük tedavisi), osteopati, kayropraksi, refleksoloji, ozon terapi, mezoterapi, maggotterapi (Larva tedavisi), müzik terapi, homeopati, hipnoz ve proloterapi olmak üzere 15 başlık üzerinde eğitim verilmektedir” dedi. “56 üniversitede açıldı”
Bakan Koca, şöyle devam etti: “Bugün itibarıyla ülkemizde 56 üniversite hastanemizde öncelikle Ar-Ge ve eğitim faaliyetleri yapmak üzere GETAT uygulama merkezleri açılmıştır. 3 bin 350 hekime bu üniversitelerimizde GETAT uygulama sertifikası verilmiştir. Yine ülkemizin dört bir yanında 60 tanesi devlet hastanesi olmak üzere, özel sağlık kuruluşları ile birlikte toplamda 910 GETAT ünitesine açılış izni verilmiştir.
GETAT alanında mevzuat geliştirme, eğitim ve yetkilendirme dışında görev yapan hekimlerimizin bilgi ve tecrübe paylaşımına da zemin hazırlamak istiyoruz. Bu amaçla destek verdiğimiz kongremizin bu yılki ana teması kronik hastalıklarda GETAT uygulamalarıdır. Kongrede, sadece hastalıkların tedavisi değil, hastalıklardan korunmak ve sağlıklı yaşamak için de ihtiyaç duyduğumuz yaklaşımların, bilimsel çalışmalarla harmanlanarak günümüze taşıma sorumluluğuyla ele alınacağına inanıyorum. Temel insan hakkı olan sağlık hizmetine adanmış olarak sağlıklı bir toplum hedefimize odaklanmış güzide bir mesleğin mensupları olan hekimlerimizin bu alana sahip çıkması, geleneksel yöntemlerin istismar amacı olmasını önleyecektir.”
“Tıpta öncelikli prensip zarar vermemek”
Fahrettin Koca, tıpta öncelikli prensibin, zarar vermemek olduğunu belirterek, bu yaklaşımla kontrolsüz, ehil olmayan, tıp eğitimi almamış ellerde yapılan uygulamaları ortadan kaldırmayı amaçladıklarını dile getirdi.
İnsanın, ruhu, bedeni, duygu ve inanç dünyasıyla bir bütün olduğuna işaret eden Koca, “Ardında yatan sebep her ne olursa olsun, hastada bu bütünlüğün kırılganlığı doruk yapmaktadır. Bu yüzden empatiyle hastaya yaklaşabilmek üstün meziyetler gerektirmektedir. Ne yazık ki salt tıbbi bilgiyle donatılmış ve bunu klinik becerisiyle zenginleştirmiş bir doktor modeli, bir bütün olarak algılanması gereken insana gereken hizmeti vermekte yetersiz kalmaktadır. Her bilgili ve becerikli doktor, aynı zamanda hikmet sahibi hazık, yani işinin ehli, mahir bir hekim olamamaktadır. Hekim, insan bedenine teknik bilgi çerçevesinden bakmanın ötesinde, varlık, düşünce ve hareketi bünyesinde toplayan, insan bilmecesini çözmeye talip bir bilge olmalıdır” şeklinde konuştu.
Bakan Koca, tıbbın insan odaklı bir bilim, hekimliğin de insanlığa adanmış bir sanat olduğu gerçeğinin göz ardı edilemeyeceğini vurgulayarak mesleğin insani yönünün ihmal edilmemesi gerektiğini kaydetti. Sağlık talebine muhtaç olan insanın beklentisinin tüm bilimsel ve teknolojik desteklerden önce kendine güven veren bir güler yüz olduğunu dile getiren Koca, sözlerini şöyle tamamladı:
“İnsan sağlığını görev olarak üstlenmiş olanlar, aynı zamanda aciliyeti gözeten, muhtaç olanı önceleyen, ihtiyacı olana hakkını veren ve asla zarar vermemeyi ilke edinen bir ahlak anlayışına sahip olmak zorundadır. Bu ahlak anlayışı, hürmet etmeyi, hizmet etmeyi ve merhamet etmeyi prensip edinmiştir ve ancak tartışmasız bir insan sevgisiyle varlığını sürdürebilir. Nihai vizyonumuz, tüm toplum olarak sağlıklı hayat tarzının benimsendiği, herkesin sağlık hakkının korunduğu, ihtiyaç halindeki herkesin vaktinde ve kaliteli sağlık hizmetine kolayca erişebildiği bir Türkiye’ye sahip olmaktır. Bilimin aydınlatıcılığından sapmadan, kadim kültür birikimimiz de dahil, tüm kaynaklarımızı harekete geçirerek ve tüm araçlarımızı bu alanda seferber ederek böyle bir amaca ulaşabiliriz. Kongrenin bu misyonumuza katkı vermesini temenni ediyor ve umuyorum.”
2 bin 200 katılımcı, 49’u yabancı 139 konuşmacı
Kongrede 49 yabancı olmak üzere 139 konuşmacı yer alıyor. Yoğun ilgi gösterilen kongre 2 bin 200 katılımcı ile devam ediyor.
4 gün boyunca devam edecek kongreye 20 ülkeden temsilci ve üst düzey yönetici katılıyor.
Paraguay, Romanya, Ürdün, Moğolistan, Somali, K.K.T.C., Cibuti Sağlık Bakanları ile temsil edilirken Venezuela, Ukrayna, Kosova, Nijerya, Azerbaycan, Güney Kore, Hindistan, Güney Afrika, Çin, Katar, Çad, Özbekistan, Suudi Arabistan Sağlık Bakan Yardımcılarıyla temsil ediliyor.