Türk Radyoloji Derneği (TRD) tarafından düzenlenen 45. Ulusal Radyoloji Kongresi – TÜRKRAD 2024, 12-16 Kasım 2024 tarihleri arasında Pine Beach, Belek Kongre Merkezi, Antalya’da gerçekleştirildi. Bu yıl kongrede Türk Radyoloji Derneği’nin kuruluşunun 100. Yılı da kutlandı.
Düzenlenen kongrede 142 tanesi sözlü sunum olmak üzere klinik araştırma, resimlerle bir konu ve olgu sunumlarını içeren toplam 657 bildiri yer aldı. Altı ana salon ve sözlü bildirilerin sunulduğu ve küçük grup çalışmalarının yapıldığı ek salonlarda yapılan toplantılarda 192 konuşmacı görev aldı. Türkiye’den ve yurt dışından kendi alanlarında deneyimli bilim insanları tüm oturumlarda güncel gelişmeleri paylaştı. Ayrıca, objeler, fotoğraflar, dergiler, kitaplar belgeler, raporlar ile hazırlanan “Başlangıcından Günümüze Türk Radyoloji Tarihi Sergisi” katılımcılar tarafından büyük ilgi gördü.
Kongre çerçevesinde düzenlenen basın toplantısına; Türk Radyoloji Derneği Başkanı ve 45. Ulusal Radyoloji Kongresi Başkanı Prof. Dr. Can Çevikol, Türk Radyoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nermin Tunçbilek ile 45. Ulusal Radyoloji Kongresi Bilimsel Kurul Başkanı Prof. Dr. Berna Oğuz katıldı.
TÜRK RADYOLOJİ DERNEĞİ 100 YAŞINDA
Konuşmasına derneğin tarihçesi hakkında bilgi vererek başlayan Türk Radyoloji Derneği Başkanı ve 45. Ulusal Radyoloji Kongresi Başkanı Prof. Dr. Can Çevikol, “Cumhuriyetimizin ilanından yaklaşık 1 yıl sonra, bundan tam 100 yıl önce Türk Radyoloji Derneği o zamanki adı ile “Türk Röntgen Tıbbiyesi Cemiyeti” olarak kurulmuştur. Bu nedenle bu yıl Türk Radyologları açısından özel bir yıl ve ülkemizdeki en eski meslek kuruluşlarından biri olan Türk Radyoloji Derneği’nin kuruluşunun 100. yılını kutlamak bizlere ayrıca haklı bir gurur veriyor. Derneğimizin kurulduğu yıllarda sadece röntgen ışınları tıbbın hizmetine sunulmuştu. Ancak geçtiğimiz yüz yılda ultrasonografi, Doppler ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans gibi görüntüleme yöntemleri kullanılmaya başlandı ve bu yöntemler eşliğinde yapılan girişimsel uygulamalar sayesinde girişimsel radyoloji bilim dalında önemli gelişmeler kaydedildi. Son yıllarda ise adını sıkça duyduğumuz yapay zekâ uygulamalarının, belki de tıbbın diğer alanlarından daha fazla radyolojiyi etkilediğini görüyoruz” dedi.
YAPAY ZEKA UYGULAMALARI
Günümüzde tıbbın gören gözü olarak, klinik duruma uygun seçilmiş radyolojik yöntemlerin hastalıkların taranması, tanı ve izleminde son derece önemli olduğunu ifade eden Prof. Dr. Çevikol, “Yapılan incelemelerin uygun teknikle yapılması ve doğru yorumlanması, uygun tedavi seçiminin en önemli basamağını oluşturmaktadır. Yapay zekâ uygulamaları sayesinde tetkiklerin önceliklendirilmesi, doğru tetkik yapılması, en uygun radyasyon dozu kullanılarak radyasyon maruziyetinin azaltılması, görüntü kalitesinde önemli artış, daha hızlı ve doğru tanı koyma ve erken tanı açısından önemli gelişmeler sağlanmıştır. Önceki yıllarda da belirttiğim gibi, Ülkemizde radyolojik incelemelere talep giderek artmaktadır. Hekimlerin hastalara muayene için yeteri kadar zaman ayıramamaları ve radyolojik incelemeleri adeta muayene yöntemi olarak kullanmaları en önemli nedenlerden biri olsa da radyolojik incelemelerden elde edilen bilgilerin teknolojinin gelişimine paralel olarak artması, tanı konulması güç olan hastalıklara daha erken ve doğru tanı koyma olanağını vermiştir. Bunun yanında bazı durumlarda görüntüleme kılavuzluğunda girişimsel yöntemleri kullanarak hastalıkların minimal invaziv olarak tedavi edilebilmesi imkânı doğmuştur” diye konuştu.
“HASTALARA DOĞRU TANI KONMALI”
“Girişimsel radyoloji sayesinde damarları ilgilendiren, tıkalı damarların açılması, stent yerleştirme, pıhtı eritme veya çıkarma, inmenin erken tedavisi, hastalıklı damarların kapatılması, varis tedavileri, kanser hastalarında tümörün damarlarının “kemoembolizasyon” veya “radyoembolizasyon” işlemleri ile kapatılması veya buradan direkt kemoterapi, radyoterapi yapılması mümkün olmuştur” diyen Prof. Dr. Can Çevikol şunları söyledi: “Kalpten çıkan ana atardamar olan aort damarının ölümcül olabilen genişlemeleri, kanser hastalarında port katater takılması, diyaliz hastalarında hemodiyaliz katateri takılması, damar dışındaki uygulamalarda görüntüleme yöntemleri eşliğinde gerçekleştirilen biyopsiler, apse/kist tedavileri gibi sıvı drenajlarını, böbrek veya safra kanallarına yönelik katater girişimlerini, radyofrekans veya mikrodalga ablasyon gibi tümör yakma işlemlerini içermektedir. Bu açıdan radyoloji uzmanları sağlık hizmeti sunumunda doğru tanı konması, tedavi planlanması ve dolayısı ile başarılı tedavi için en önemli basamaklardan birinde yer almaktadır. Daha önceki yıllarda da ifade ettiğimiz gibi gereksiz radyolojik incelemelerin sayısının yüksek olması, zaten dünya ortalamasının altında radyoloji uzmanına sahip olan ülkemizde, iş yükünü ciddi biçimde artırmakta ve radyolojik inceleme kalitesini düşürmektedir. Son dönemlerde birçok şehir hastanesinde ve üniversite hastanesinde randevu süreleri kısalmış ve radyoloji hizmetleri düzgün veriliyor gibi görülse de özellikle tetkik kalitesinin düşürülmesi ve birçok hastanede talebi karşılayamayan uzmanlar nedeni ile uzmanlık öğrencileri tarafında bu hizmetlerin verilmeye çalışılması özellikle deneyim gerektiren bazı durumlarda hastalara doğru tanı konmasını engellemesinin yanı sıra gereksiz ileri incelemelerin yolunu açabilmekte ve hatta gereksiz girişim ve ameliyatlara neden olabilmektedir.”
DENETLENMEYEN HİZMET ALIMLARI
Uygunsuz yapılan ve denetlenmeyen hizmet alımlarının toplum sağlığını riske atmasının yanı sıra, aynı zamanda radyoloji hekiminin emeğini de değersizleştirdiğine dikkati çeken Prof. Dr. Çevikol, “Niceliğe odaklanmış yaklaşımlar ve uygun gerekçelendirme yapılmadan gerçekleştirilen iyonizan radyasyon içeren görüntülemeler (Bilgisayarlı Tomografi, röntgen vb.) toplumun kümülatif radyasyon doz miktarını ve dolayısı ile kanser riskini artırarak halk sağlığını tehdit etmektedir. Geçen yıl içerisinde bu konunun çözümüne yönelik olarak, Sağlık Bakanlığı tetkiklerin önceliklerine göre randevu verilmesi ve gereksiz incelemelerin önlenmesi için yaptığı çalışmalara hız vermiştir. Bizde TRD olarak bu çalışmalara elimizden gelen desteği vermeye çalışıyoruz. Halkımızın dünya standartlarında radyoloji hizmeti alabilmesi iyi yetişmiş ve nitelikli radyoloji uzmanları yanı sıra standartlara uygun görüntülemelerin yapılması ve raporlama hizmetinin de nitelikli uzmanlar tarafında uygun koşullarda verilmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Derneğimiz tetkik yapılması, uygunluk kriterleri ve gerekçelendirme, raporlama ile teleradyoloji standartları konularında alt komisyonları ile aktif olarak çalışmaktadır. Ayrıca nitelikli uzmanların yetişebilmesi için sempozyumlar, kurslar, ulusal kongreler ve diğer eğitim faaliyetleri ile bu amaca hizmet etmeye çalışmaktadır. Toplum sağlığı açısından en kritik noktalardan birinde yer alan radyolojinin öneminin, radyoloji uzmanlarının yaptığı işlemlerin ve sağlık hizmeti sunumundaki kritik rolünün halkımız tarafından yeteri kadar bilinmediğini düşünüyoruz. Bu nedenle derneğimizin öncelik verdiği diğer bir konu da halkımızın radyolojinin önemi hakkında bilgilendirilmesidir” şeklinde konuştu.
“BAŞTAN AYAĞA AĞRI”
Kongrenin bu yılki ana konusunun “Baştan Ayağa Ağrı” olarak belirlendiğini söyleyen 45. Ulusal Radyoloji Kongresi Bilimsel Kurul Başkanı Prof. Dr. Berna Oğuz, “Ağrı konusu radyolojik tetkik isteme gerekçeleri arasında baş sıralarda yer almakta. Ağrı, hayat kalitesini derinden etkileyen ve günlük yaşamı sınırlayan en yaygın sorunlardan biridir. Ağrının kaynağını belirlemek ve doğru tedaviye yön vermek, radyoloji doktorları olarak bizlere düşen büyük bir sorumluluktur. Kongremizde, baş ağrısından boyun ağrısına, karın ağrısından sırt ağrısına, göğüs ağrısından eklem ve kas ağrılarına kadar çocuklarda ve erişkinlerde tüm vücut sistemlerini ilgilendiren geniş bir yelpazede ağrının nedenlerini ve tanıda hangi görüntüleme yöntemlerinin kullanıldığını ele aldık. Özellikle ağrıya yaklaşımda radyoloji sadece tanı konulma aşamasında değil girişimsel işlemlerle ağrının tedavisinde de önemli rol oynamaktadır. Radyoloji, sağlık hizmetlerinin bel kemiği haline gelmiş ve tanıdan tedaviye, toplum sağlığından bireysel sağlığa kadar tüm alanlarda vazgeçilmez bir konuma ulaşmıştır. Dünyada radyolojinin hızla gelişen manzarasını keşfetmeye devam ederken, gelecek yüzyılda bizi bekleyen teknolojik yenilikler ve uygulamaları konuşmak üzere kongre yan konusu da “Radyolojinin Gelecek Yüzyılı” olarak belirlendi. Yapay zekanın güncel kullanımı ve görüntüleme yöntemlerindeki yeni uygulamalar farklı sistemler bazında konuşuldu. Bilişim grubu tarafından bu konuda küçük grup atölye çalışmaları yapıldı.”
RADYOLOJİNİN KANSER TEŞHİSİNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ
Radyolojinin, teknolojik gelişmelerle tıbbın tüm branşlarına tanı ve tedavinin yanı sıra erken teşhisi sağlamada başarılı bir şekilde kullanıldığını ifade eden Türk Radyoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nermin Tunçbilek, “Ülkemizde de tüm dünyada olduğu gibi kanser tarama programları uygulanmaktadır. Tarama programlarından en dikkat çekici olan meme kanseri, maalesef her 8 kadının 1’inde görülmektedir. Tanı alan her 43 kadının 1’inin kaybıyla sonuçlanmaktadır. 2024’te 310.720 kadın ve 2.800 erkek olgunun meme kanseri tanısı alacağı öngörülmüştür. 2022’de ise dünyada meme kanserinden 670.000 ölüm vakası bildirilmiştir. Buna karşın düzenli kontrol ve erken tanı ile meme kanserinden ölüm oranı %44 azalma göstermiştir. Yüksek sıklıkta görülmesine karşın meme kanserinden ölüm bir kader değil, meme kanseri erken teşhis edildiğinde %100 tedavi edilebilen bir hastalıktır. Erken teşhis için düzenli mamografik kontrol yapılması bu hastalıkla mücadelede kritik bir öneme sahiptir. Mamografik inceleme meme dokusu yoğun olgularda kanserin saptanmasını güçleştirebilmektedir. Bu nedenle, yoğun meme dokusuna sahip bireylerde ek görüntüleme yöntemlerinin kullanımı önerilmektedir. Yoğun meme dokusuna sahip kadınlarda mamografik görüntülemeye, ilaveten Ultrasonografi ve MR gibi ek görüntüleme yöntemlerinin yapılması önerilmektedir” dedi.
AKCİĞER KANSERİ VE SİGARA
En sık görülen bir diğer kanser tipi olan akciğer kanseri etiyolojisinde sigaranın rol aldığını kaydeden Prof. Dr. Tunçbilek şunları söyledi: “Günde 10 veya daha az sigara içenlerde akciğer kanser riski 20 kat, günde 4’ten az sigara içenlerde bile 5 kat artıyor. Alternatif tütün ürünlerden elektronik sigara; sadece sigara içenlere göre akciğer kanseri riskini 4 kat arttırdığı literatürde bildirilmiştir. Akciğer kanserinin erken tanısı ve tedavi yönetiminde radyolojik görüntüleme yöntemleri hasta yönetiminde önemli bir rol oynamaktadır. Akciğer kanserinde erken teşhis %77 oranında hayat kurtarır. 55-74 yaş arasında 30 yıldır günde 1 paket sigara içen, halen aktif içici veya 15 yıldan daha kısa süre önce bırakmış olan kişilerde her yıl düşük doz akciğer tomografisi çekilmesi önerilmektedir.”
YÜKSEK DOĞRULUKTA TANI
Kanser riski yüksek olgularda, düşük dozlarla görüntüleme yöntemleri ile yüksek doğrulukla tanı sağlanabildiğini belirten Prof. Dr. Tunçbilek, “Kanserden korkmamalı, geç kalmaktan korkmalı ve bana olmaz dememeli prensibiyle radyolojik kontrolleri zamanında yaptırmayı öneriyoruz. Radyoloji, tanı ve tedavi yönetiminde kullanılmasının yanı sıra seçilmiş olgularda minimal invaziv lokal tedavilerle artık hasta tedavisinde de yerini almıştır. Kanserde, erken tanı için düzenli kontroller ihmal edilmemeli, değerlendirmeler radyoloji uzmanı tarafından gerçekleştirilmelidir. Maalesef günümüz dünyasında iletişimin en hızlı kullanıldığı sosyal medyada toplumu yanıltıcı bilgilerle her haber doğru olmayabiliyor. Bu konuda yetkin kurum ve kuruluşlara itibar edilmelidir” dedi.
Kongrede çok sayıda tıbbi teknoloji firması stant açarak görüntüleme cihazlarını tanıttılar.