ESRA ÖZ
Bilimsel konuları konuşmak birçok insan için korkutucu gelebilir. Birçok gazetecinin çok sıkıcı dediği durumlarla bile karşılaştım. Aslında bilim anlatmak keyiflidir, belli bir matematiği vardır. Bunu uyguladığınızda en zor konular bile sade hale dönüştürülebilir.
Bilimsel konuların daha sade ve doğru şekilde haberleştirilmesi için bir podcast serisine başladım. Türkiye’nin ilk global podcast uygulaması olan Podcaster’da yayınlanacak olan Bilim Habercisi programımda, uzman konuklarım ile bilim haberciliği alanındaki önemli konuları ele alıyorum:
Beslenme haberleri yanlış mı yapılıyor?
Google bizi hasta mı ediyor?
Medyadaki güzellik algısı insanları yanlış mı yönlendiriyor?
Kıtlıkla ilgili haberler gerçeği mi söylüyor?
Bunlar gibi birçok başlığı alanında uzman isimlerle derinlemesine işliyorum. Bu seri sayesinde, gazeteciler akıllarına takıldığında, bulunan başlıklardaki podcasti dinleyerek, nelere dikkat edileceğini öğrenebilecek. Bilim insanları ve uzmanlar konularını sadeleştirirken, hangi noktaları bilmeleri gerektiğini anlayacaklar. Bir bilim haberinde olması gerekenleri değerlendirmek isteyen herkesin, bilimsel okuryazarlık konusunda bakış açısı gelişecek.
Türkiye’nin dijital gazetecilik akademisi NewsLab Turkey tarafından desteklenen programım sayesinde, bilim haberciliği konusunda bir rehber sunma imkânı buluyorum.
Gazetecilerin gelişmesi için çalışan bir başka akademiden de söz edeceğim.
TGS Akademi’nin Koordinatörü olan Orhan Şener, Türkiye’deki gazetecilerin kendilerini geliştirmeleri için eğitimler düzenliyor. Bu eğitimlerde İngilizce haber okumadan haber yazmaya, kodlamadan dijital araçlara kadar çok farklı seçenek yer alıyor.
Bir gazeteci ne kadar nitelikli haber yaparsa, toplum o kadar gelişir. Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği gibi; “Basın, milletin müşterek sesidir. Bir milleti aydınlatma ve irşatta, bir millete muhtaç olduğu fikrî gıdayı vermekte, hulâsa bir milletin hedefi saadet olan müşterek bir istikamette yürümesini teminde, basın başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir.”
Bir gazetecinin; kuvvet, mektep ve rehber olması için önce kendi ışığını parlatması gerekir. Ne kadar donanımlı olursa, toplumu da o kadar geliştirir. Bakış açısı genişleyen ve gelişen gazeteci, gerektiğinde sorunlara farklı çözümler sunarken, insanların düşünme şeklini de değiştirebilir.
Ülkemizde gazetecilik, sosyal medya fenomenliğine doğru yönelip, ürün tanıtıp, etkinliklerde yer almanın ötesine geçilmemeye doğru hızla ilerliyor. Oysa, her hafta incelediğimiz İngilizce haberlerde aslında gazetecilerin haberleri geniş açıdan ele alması gerekiyor. Yani, katip gibi duyduğunu yazmasından ibaret değil. Gazeteci, duyduğunu, gördüğünü, öğrendiğini ve görüştüğü kişilerden aldığı bilgileri harmanlayarak kendi bakış açısını da ekleyerek topluma sunmalı.
Gelen basın bültenine imza atmak gazetecilik değil. Bir ürünün reklam metnini haber diye sunmak da gazetecilik değil. Bilimsel haberde çok sıkça rastladığımız, takipçisi çok olan ve her konuda konuşanları gündeme getirmek de habercilik değil.
Gazetecilik, nitelikli haber kaynakları bulup, konuyu derinlemesine inceleyerek, haberin başından sonuna detaylı şekilde konuyu ele alırken, gerçeğin ne olduğunu topluma aktarmaktır. İnsanlara mucize tedavi diye sunulan, sahte ürünleri anlatanları haber yapmak değildir. Aslında, bu ürünlerin sahte olduğunu ve toplumun kandırıldığını verilerle sunmaktır.
Veri sunmak yerine, “bizim komşunun kızı şöyle söyledi” diye içine de “bilim” kelimesini katıp “sahte bilimle” insanları kandırmaya çalışanlara karşı uyarmalı. Bu noktada bilimin ne olduğunu bilmeyen bu kişilerden ve bunları destekleyenlerden uzak durulmasını sağlamalı.
Bilim yapıyorsanız, yayın yaparsınız. Bunları verilerle desteklersiniz. Plasebo etkisinden faydalanıp, insanları kandırmak bir süre sonra gerçeğin kendini göstermesiyle son bulur.
Sahte bilimden uzak durmanın yollarını göstermek önemlidir. Bilim haberciliği, yeri geldiğinde yapılan hataları eleştirebilmektir. Bilim üreten toplumun, nasıl gelişeceğini göstermektir. Bilimi üretenlerle toplumu birleştirmektir.
Sürekli her bilim kelimesi geçen yerde, aynı isimlerin hiçbir şey üretmeden gündeme getirilmesi gazetecilik değil, toplumu kandırmaya çalışmaktır.
Gazetecilik, hiç kolay bir meslek değildir. Bazıları meslek olduğunun farkında bile olmasa da çok önemli bir meslektir!
İki video paylaşıp, sosyal medyadan iki içerik atıp takipçi sayısını artırınca, kendilerini gazeteci olarak görme yanılgısına düşenler bile olabiliyor.
Doğuştan kendini iletişimci ilan edenlerin yaptığı hata gibi, bilim iletişimi yapmak da Youtuber olmak değildir. Bilim iletişimcisi, bilimsel bilgileri topluma anlaşılır, eğlenceli ve doğru aktarmanın yolları üzerinde çalışır. Medyada boy gösterip, “bilim iletişimcisi” unvanını kendine layık görüp, bilimle ilgili her konuyu anlatma yetkisi vermez.
Bilim iletişimi üzerine yüksek lisansımdan yıllar önce çalışmaya başladım. Eleştirel ve analitik düşünme, özellikle bu alanda çok önem taşıyor.
Biz gazeteciler, yıllardır birçok hakkımızı yitirdik hâlâ da yitiriyoruz. Bunun önüne geçmenin en iyi yolu, daha güçlü kalemler haline gelmekle olur. Daha nitelikli gazeteciler, daha iyi işlere imza atan, daha çok okuyan, toplumun fark etmediği yönleri onlara sunan, sorunları konuşan ve eleştirendir! Eleştirmek gazetecilerin en önemli işidir. Eleştirel ve analitik düşünerek, bunun da neden önemli olduğunu topluma aktarmak gerekir.
Bilimin ışığıyla, toplumu bir araya getirerek daha iyi bir gelecek sunmak için bilim haberciliğinin değeri anlaşılmalı ki, ülkenin bilimsel araştırma yapma oranları artsın.
Nitelikli bilim yapıldığında zaten bu insanlar kendini belli ediyor. Bilim olunca konu çok şey anlatabilirim. Podcaster’da çok önemli noktalara değiniyoruz. Yayınlandığında yorumlarınızı merak ediyorum.