Aşırı uykululuk hali, ciddi rahatsızlıklara neden olabilen önemli bir sorun, ancak günlük iş temposu veya başka sağlık sorunları ile ilişkilendirilerek çoğu zaman ciddiye alınmıyor. Birçok kişi uzun yıllar aşırı uykululuk halini normal olarak değerlendiriyor.
17 Mart Dünya Uyku Günü nedeni ile düzenlenen basın toplantısında Prof. Dr. Derya Karadeniz (Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Nöroloji Anabilim Dalı, Uyku Merkezi Başkanı), Prof. Dr. Murat Aksu (Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi) ve TEVA Medikal Direktörü Dr. Pınar Köktürk sosyal yaşamdan, iş yaşamına günlük hayatı olumsuz yönde etkileyen ve dikkat edilmesi gereken gündüz aşırı uykululuk problemi ve beraberinde getirdiği hem kişisel hem de toplumsal riskler hakkında bilgi verdiler.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Nöroloji Anabilim Dalı Uyku Merkezi Başkanı Prof. Dr. Derya Karadeniz, Gündüz aşırı uykululuk (GAU) ve Gündüz Aşırı Uykululuğun en sık görüldüğü durumları şöyle özetledi:
“Modern sosyal yaşamda mutluluk ve iyi bir iş performansı için uyanıklığın yeterli düzeyde olması gerekir. Gündüz uykululuk hali mesleki, sosyal ve araç kullanımı gibi aktivitelerde, bazen hayatı tehdit edecek düzeye dahi gelebilir, ciddi performans kayıplarına neden olabilir. Gündüz uykululuk hali, uyanık kalınması gereken gün içi zaman diliminde uyanıklığın korunamaması, istem dışı olarak uyuma eğilimi ya da uyku ataklarının ortaya çıkmasıdır. Uykululuğun ağırlık derecesi değişkendir ve hatta bazı kişilerde uzun uyuklamalar halinde seyredebilir.
Gündüz uykululuk hali normal bir durum değildir ve sadece uyku bozukluklarında görülmez, başka birçok hastalığa da bağlı olabilir.
Gündüz uyuklama kişinin kendisinin çok farkında olmadığı ve kabul etmediği bir durum da olabilir.
Narkolepsi gündüz aşırı uykululuk ile seyreden bir hastalıktır. Gündüz aşırı uykululuk genellikle hastaların en çok yakındıkları ve ilk görülen belirtidir. Gündüz saatlerinde tekrarlayan istemsiz ve kısa uyuklamalar vardır. Hastalar tipik olarak gün içinde kısa süreyle uyuyakalırlar, sonra dinlenmiş şekilde uyanırlar; ancak 2-3 saat içinde kendilerini yeniden uykulu hissederler. Narkolepsi’ de görülen gündüz uyuklamalarının en önemli özelliği, kısa süreli ve dinlendirici olmalıdır. Bu durum gün boyu tekrarlar. Uykululuk özellikle televizyon seyretme gibi, aktif katılımın olmadığı, durumlarda ortaya çıkar. Ani ve genellikle karşı konulamayan bu uykululuk, uyku atakları halinde gelir (öyle ki, aniden uyuya kalmak ve istemsiz uyku dönemleri bunun örnekleridir), yemek yeme, yürüme veya araç kullanma gibi olağan dışı durumlarda da ortaya çıkabilir.
Nedeni bilinmeyen veya genetik kökenli bazı hastalıklar da GAU’ ya sebep olabilir. Kökeni tespit etmek için yapılan testler sonucunda hastaya uygun uyanıklık artırıcı tedaviler belirlenir. Normal bir uyku, hava karardıktan belli bir saat sonra başlar ve gün aydınlandıktan belli bir saat sonra sona erer. Uyku ve Uyanıklık, saat içinde oluşan, başta aydınlık ve karanlık olmak üzere, sosyal durum ve beslenme ile düzenlenen ritmin kontrolü altındadır. Bu ritme sirkadiyen ritim denir. Normal şartlarda, uyku, sirkadiyen ritim ve sosyal ritim uyum içerisindedir. Bu uyum yeterli düzeyde ise gece yeteri kadar dinlendirici ve derin uyunur, gündüz de maksimum uyanıklık yaşanır. Uyku ritim bozukluklarında ana belirti, uyanmak istenen saatlerde uyanılamaması veya uyanık kalınması gereken saatlerde uyanık kalınamamasıdır. Uyku ritim bozukluklarında en bilinen örnekler arasında Jet Lag ve Vardiyalı Çalışma Uyku Bozukluğu yer alır.
Uyku hastalıklarının tanısı nasıl konulur?
Uyku hastalıklarında, hastalığın tipine göre farklı tanı yöntemleri kullanılır. Uyku hastalıkları tanısı, uyku ve uyku hastalıkları konusunda uzmanlaşmış hekimler tarafından yapılmalıdır. Zira uyuyamama ya da uyuklamanın altında hayatı tehdit eden bir uyku hastalığı yatabilir. Gündüz uyuklamamanın ana belirti olduğu ‘hipersomni’ hastalıklarında gece uyku tetkikine ilave olarak gün içinde uykuya eğilimin ve uyanık kalabilmenin ölçüldüğü detaylı tetkikler yapılmalıdır. Hangi tipte gündüz uykululuk hastalığı olduğu ancak bu şekilde ortaya konulabilir.”
Direksiyon başında ve ilgili kazalarda uyuya kalma yaygınlığı, erkekler arasında daha fazla!
Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Aksu ise uykululuk halinin yarattığı toplumsal riskler ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu:
“Avrupa Uyku Araştırma Kurumu’nun 2015 yılında, 19 ülkede yaptığı “Direksiyon Başında Uyuya Kalma” anketine göre çıkan sonuçlar oldukça ilgi çekici. Ülkelerin çoğundaki kaza vakalarının 80%’inden fazlasında, direksiyonda uyuyakalmaktan kaynaklanan kazalar, sürücülerin kendilerini “çok uykulu” ya da “biraz uykulu” hissettikleri zamanlamada meydana gelmiştir. Bu çalışmada, geçtiğimiz 2 yıl için, ülkelerin üçte ikisinde her altı kişiden en az birinin direksiyonda uyuya kaldığı öngörülmüştür.
Uykulu araç kullanmaya bağlı kazalar Estonya ve Avusturya’da daha sık gerçekleşmiş olup (sırasıyla %2,7 ve 2,6) diğer ülkeler içinde Hollanda ve Türkiye’ de daha az sıklıkta gerçekleşmiştir.
Ankete katılanların kaza anında uykuya yenik düşmelerinin nedenleri ile ilgili en sık bildirilenler ‘önceki gece yetersiz uyumaları’ (%42,5), ‘genel olarak kötü uyku alışkanlığı’ (%34,1), kötü hissetmeleri (18.6%), ve ‘çok uzun süreli sürüşler’ (%16,2) olarak belirlenmiştir.
Direksiyon başında uyuya kalmanın yaygınlığının yaşla birlikte azaldığı tespit edilmiştir. Ham analizinde önem, sınır değerlerde gerçekleşmiş olmasına rağmen kazaların yaygınlığı en yaşlı grupta en yüksek değerlere ulaşmıştır. Cinsiyete göre, direksiyon başında ve ilgili kazalarda uyuya kalma yaygınlığı, erkekler arasında önemli ölçüde yüksek gerçekleşmiştir.
yüzyılın ilk büyük nükleer kazası olan Çernobil Reaktör kazasında
13 saat üstü çalışan mühendislerin uyku yoksunluğu çok önemli bir etken!
Kazaların büyük kısmı, 04:00-08:00 ve 15:00-16:00 saatleri arasında gerçekleşmiş olup, Avrupa’daki trafik yoğunluğu olan saatlerden (08:00-10:00 ve 17:00-19:00) önce geldiği görülüyor. Bu ayrışma, kaza riskinin en azından bir kısmının trafik yoğunluğundan bağımsız olduğunu düşündürüyor. Yapılan diğer çalışmalar ise tüm trafik kazalarının %10-30’ unun uykululuktan oluştuğu belirtiliyor.
Halk arasında uyku apnesi olarak bilinen OUAS (Obstrüktif Uyku Apne Sendromu) olan, gün içi uykusuzluk ve uyku bozukluklarından şikayetçi kişilerin direksiyon başında uyuya kalma potansiyelinin daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Erkek cinsiyeti, uzun süre sürüş ve OUAS için artmış risk, direksiyon başında uyuya kalmanın ana belirleyicileri içerisindedir. Bununla birlikte erkekler arasında, direksiyon başında uyuya kalma ve buna bağlı kazaların yaygınlığı riski ile birlikte önemli ölçüde artış göstermiştir. Erkeklerde bu riskin yaşla birlikte arttığı gözlemlenmiştir.
Obstrüktif Uyku Apne Sendromundaki başlıca belirtiler; Gündüz uyku hali, horlama, uyandıran baş ağrısı, sabah ağız kuruluğu, reflü, gece idrar.
Gün içi uykusuzluk ve uyku bozukları ile ilgili çarpıcı kaza örneklerine bakılacak olursa; 1986 yılında yaşanan ve 20. yüzyılın ilk büyük nükleer kazası olan Çernobil Reaktör kazasında 13 saat üstü çalışan mühendislerin uyku yoksunluğu çok önemli bir etkendir. ABD’nin en büyük tren kazası olan ‘Spuyten New York Tren Kazasında’ Amerika Ulusal Ulaştırma Güvenliği Kurulu soruşturma yapmış ve makinistte o zamana kadar tanısı konmamış OUAS varlığı ve treni kullanırken uykululuk hali olduğu ortaya çıkmıştır. Yine 2001 yılında Kanada’da yaşanan tren kazasında iki makinistte ağır OUAS olduğu saptanmıştır.
Gün içi uykusuzluğunun altında yatan bir neden olan uyku depresyonu lehine bir diğer argüman ise, önceki gece yetersiz uyuduğunu bildiren katılımcıların toplam verilerin üçte birinden fazlasını oluşturmalarıdır. Yetersiz uyku alışkanlığı daha önce direksiyon başında uyuya kalmak için bir sebep olarak tanımlanmıştır. Bir diğer ilginç bulgu, sürücülerin çoğunun uykusuzluğunun farkında olmasına rağmen sürmeye devam etmesidir.
Gündüz aşırı uykululuk hali sosyal yaşamda çok büyük risk teşkil etmektedir. Trafik kazaları başta olmak üzere birçok iş kazası, can kayıpları ve maddi kayıplar bu durumla bağlantılı olarak ortaya çıkmaktadır. Gündüz aşırı uykululuk problemleri yaşayan bireylerin uyku ile ilgili uzman hekimlere görünmesi şarttır.
TEVA Medikal Direktörü Dr. Pınar Köktürk de Dünya Uyku Günü vesilesi ile düzenlenen basın toplantısında Uyku bozukluklarının da içinde bulunduğu MSS-Merkezi Sinir Sistemi Hastalıklarının TEVA’nın önemli odaklarından biri olduğunu belirtti. Köktürk konuşmasında şunları söyledi:
“TEVA olarak yenilikçi ve orijinal ilaçlar geliştirmek üzere Ar-Ge faaliyetlerine büyük önem veriyor ve her sene yaklaşık 1.7 bin USD’lık bir bütçeyi yeni ilaçlar geliştirmek üzere harcıyoruz.
MSS Hastalıkları hastalara ve hasta yakınlarına büyük yük getiren hastalıklardır. İlaç araştırma geliştirme faaliyetlerimiz özellikle merkezi sinir sistemi hastalıklarına odaklanmıştır. Henüz karşılanmamış tedavi olanaklarını Ar-Ge faaliyetlerimizle geliştirmeyi, hızla kullanıma sunmayı ve hastaların yaşam kalitesini yükseltmeyi hedefliyoruz.
MSS hastalıkları alanında 4 ana başlıkta tedavi seçeneklerimiz bulunmaktadır:
Nörolojik Hareket Bozuklukları (Parkinson Hastalığı, Huntington Hastalığı, Tardiv diskinezi, Tourette sendromu) hastalıkları, sinir dejenerasyonunda MS (Multiple Skleroz) hastalığının, ağrı tedavisinde migren, nöropatik ağrı, kronik bel ağrısı gibi alanları, MSS açısından odaklandığımız ve bugünün de konusu olan uyku bozuklukları alanında yenilikçi tedavi seçenekleri sunuyor, özellikle karşılanmamış ihtiyaçlara odaklanıyoruz.
TEVA olarak, sosyal sorumluluk anlayışımız çerçevesinde Dünya Uyku Günü vesilesi ile gündüz aşırı uykululuğun ciddi hayati risklerine, başlı başına bir hastalık olduğuna veya önemli hastalıkların belirtisi olabileceğine dikkat çekmek üzere bu toplantıyı destekliyoruz. Gündüz aşırı uykululuk sorunu yaşayan kişilerin uyku hastalıkları konusunda uzmanlaşmış bir nöroloji uzmanına başvurması gerekmektedir.”