Türk Pediatri Kurumu, yenidoğan tarama testleri ve aşı programıyla ilgili tartışmalara ilişkin “Türk Pediatri Kurumu olarak, her çocuğun erken tanı ve tedaviye ulaşma hakkı olduğuna inanıyoruz. Bu hakkın elinden alınması söz konusu bile olmamalı, ailenin keyfi kararlarına bırakılmamalıdır. Son günlerde, topuk kanı testini yaptırmak istemeyen bir ailenin hikâyesi ve Anayasa mahkemesinin bu aileye bu hakkı vermesiyle ilgili haberleri yakından izliyoruz” açıklamasında bulundu.
İstanbul Feriye Sarayı’nda düzenlenen basın toplantısına çok sayıda uzman katıldı. Türk Pediatri Kurumu Genel Sekreteri Prof. Dr. Haluk Çokuğraş, ailelere çocuklarını güvenle aşılatma çağrısında bulundu. Hekimler, medyadan bilim dışı açıklamalara itibar etmemelerini istedi, Sağlık Bakanlığı’nı ve Türk Tabipleri Birliği’ni de uzmanlık alanında açıklama yapan kişilere karşı daha duyarlı olmaya davet etti.
Sağlık Bakanlığı’nın da kabul ettiği verilere göre geçen yıl yaklaşık 10 bin aile, çocuklarına aşı yapılmasını reddetti. Aşıların civa ve alüminyum içeriğinin otizme ya da alzheimera neden olduğu iddiaları basında da sıkça yer bulunca ailelerin kararını etkiledi. Türk Pediatri Kurumu, tartışılan konuları ele almak üzere basın toplantısı düzenledi. Toplantıya Türk Pediatri Kurumu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Vural, Türk Pediatri Kurumu Genel Sekreteri Prof. Dr. Haluk Çokuğraş, Doç. Dr. Ayşe Çiğdem Aktuğlu Zeybek, Prof. Dr. Fügen Çullu Çokuğraş, Prof. Dr. Yücel Taştan, Prof. Dr. Tufan Kutlu, Prof. Dr. Ayşe Güler Eroğlu katıldı.
Türk Pediatri Kurumu Genel Sekreteri İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Göğüs Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Haluk Çokuğraş, aşı yaptırmayanların çoğunluğunun iyi eğitimli, bilgiye erişimi kolay olan kişiler olduğunu söyledi. Aşı karşıtı kampanyaların Avrupa ve ABD’de daha etkili olduğunu ifade eden Prof. Dr. Haluk Çokuğraş, “ABD ve Romanya, bunun ceremesini çekti. Bu ülkelerde ciddi kızamık salgınları yaşandı. Oysa aşıların içerdiği civanın otizmle ilişkisi araştırıldı. Bu yönde bir kanıt bulunamadı. Buna rağmen, tereddütleri gidermek amacıyla ülkemizdeki aşılardan civa çıkarıldı. Yine de otizm oranlarında bir azalma olmadı. Alüminyumun da kanıtlanmış bir zararı bilinmiyor. Türk Pediatri Kurumu olarak, ailelere çocuklarımızı Sağlık Bakanlığı’nın ve bütün dünyadaki pediatri derneklerinin önerdiği şekilde korkmadan güvenle aşılatma çağrısı yapıyoruz” dedi.
Türkiye’nin çok iyi bir aşılama programına sahip olduğunu söyleyen Prof. Dr. Çokuğraş sözlerine şöyle devam etti: “Aşılama sayesinde kızamıkta ciddi bir başarı elde ettik. Avrupa’nın pek çok ülkesinden belki çok daha iyi bir aşılama takvimimiz var. 2001’de 30 bin 500 kızamık vakası görülmüş, 2007’de 3’e düşmüş. 2009’da 4, 2010’da 7, 2011’de 111, 2014’te 530 vaka var. Kızamıktaki düşüşten sonra yaşanan artışı göçe bağlayabiliriz. Daha sonraki yıllarda azalıyor. Aşının toplum sağlığı üzerine etkisi bu kadar açıkken, bu tür açıklamalar toplum sağlığını olumsuz etkiliyor. Türkiye aşılama takviminde Avrupa’dan çok iyi konumda”
Türk Pediatri Kurumu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Vural, aşı ile ailelerin yalnızca çocuklarının değil henüz aşılanmamış olanların da içinde olduğu toplum sağlığını koruduğunu ifade etti. Hekimler, Anayasa Mahkemesi’nin bir ailenin başvurusu üzerine topuk kanı testinde “rıza” aramasına yönelik de eleştirilerde bulundu. Doç. Dr. Ayşe Çiğdem Aktuğlu, yenidoğan tarama programının Türkiye’de 1986 yılında başladığını söyledi. Aktuğlu, “1994’te yenidoğanların ancak yüzde 53’üne ulaşılabildi. Sağlık Bakanlığı 2006’da bu işi çok ciddi şekilde ele almaya başladı. Günümüzde yenidoğan bebeklerin yüzde 99’una ulaşabiliyoruz. 4 hastalığın taraması yapılıyor. Taramanın yapılmaması çocukların erken tanı haklarının ellerinden alınması anlamına geliyor” dedi. Tarama kararının ailelere bırakılmaması gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Aktuğlu sözlerine şöyle devam etti: “Olabilecek komplikasyonlara, zeka geriliğine karşı gerek çocuğun gerek toplum sağlığını korumak zorundayız. Engelli bir çocuk, hem aile hem toplum için tarama testiyle karşılaştırılamayacak zorlukta. Anayasa Mahkemesi’nin kararının usulen olduğunu düşünüyorum. Bize düşen ise bu konuda yasal düzenlemeler yapılmasını sağlamak. Çocukların sağlıklı yaşam hakkını ellerinden almaya ne ailelerinin ne de bizlerin hakkı yok.”