Mehmet Ali ÖZKAN
Ağustos 2018 olarak tavan yapan döviz kurlarına bağlı olarak veya döviz kurlarına direkt bağlantısı olmayan yerli üretilen tüm mal ve hizmetlerde korkunç fiyat artışları oldu. Bitmiş ürün ve ara ürün girdisi oranı yüksek olan ithal mallarındaki fiyat artışlarını piyasa olağan karşıladı. Bir çok firma döviz kurlarındaki reel artışları baz alarak satış fiyatlarını belirlerken, ne olacak? Nereye gidiyoruz? Döviz nerede durur? gibi panik esaslı tahminlerle kuru yüksek hesap edip fiyatları o şekilde oluşturanlarda olmadı değil.
Dövizle direk ilgisi olmayanların etiketlerde oynamalar yapan ve fiyatları sebepsiz yükselten fırsatçı firmalar tüketiciden ve hükümetten en yüksek şekilde tepkiler alarak uyarıldılar. Belediye zabıtaları harekete geçirildi, belki de son yıllarda ilk defa bazı belediye başkanları pazarlarda denetimlere eşlik ettiler. Yazılı ve görsel basın fiyatlar ve fırsatçılar konusunda gündem yarattılar, tüketiciyi bilgilendirmeye çalıştılar. Belki de enflasyonla mücadele konusunda zincirin önemli halkası olan fiyatların denetimi, tüketicinin bilinçli olması kuralını tüm taraflarca bir nebze hatırlamış olduk. Enflasyonun düşmesinde bilinçli tüketici olmak en önemli faktör. En iyi denetleyicinin tüketici olduğu olgusu yaratılmalı ve hiç unutulmamalı.
Bu yazıyı kaleme aldığım gün itibariyle döviz kurlarında bir hayli düşüşlere ulaşıldı. Piyasa da doğal olarak döviz kuruna bağlı olarak yükselen fiyatların döviz kurlarının düşmesiyle beraber düşmesini bekliyor. Burada konuyu ikiye ayırmak gerekiyor. Ağustos ayında kurlar bir günde tavan yapmadı, bu konuda ne olacağı belli olmayan bir süreç yaşandı. Sürecin içinde piyasalarda belirsizlik ve panikle beraber yükseltilen fiyatlar oluşurken aynı zamanda yüksek kurdan transfer yapıp deposuna yüksek maliyetli ithal ürün koyan firmalar oldu. Mal bedelini ve vergilerini yüksek kurdan transfer eden firmaların fiyatları stoklar bitene kadar düşürmeleri bir hayli zor. Ancak düşük kurdan yeni ithal ürünlerde düşüşler derhal yapılmalı. Döviz kurunu bahane ederek fırsatçılık yapanlara zaten sözümüz yok. Onları Allah vicdan sahibi yapsın. Belki düşürürler.
Kurlarda düşüşler devam ederse ve bir istikrar yaratılabilirse tüm sektörlerde reel fiyatları serbest piyasa ekonomisinin değişmez temel prensibi olan arz talep dengesine bağlı rekabet şartları belirleyecektir. Önemli olan gerekli rekabet şartlarının yaratılması, temel tüketimlerde üretim ve ithalat planlamasının devletin ilgili kurumlarınca zamanında ve doğru olarak planlanması gerekir.
Arz ve talep dengesi oluşturulamadığı sürece fiyat istikrarı sağlanamaz. Ağustos, Eylül aylarında olduğu gibi belediyeler, ilgili bakanlıklar ve basın tüketiciyi bilgilendirme konularında süreci sıcak tutmalılar. Fırsatçıların önü ancak böyle kesilebilir. Halkımız bilinçli tüketici olmak zorunda. Aksi durumda enflasyon ile mücadelenin önemli halkası görevini yapmıyor demektir.
Bilinçli tüketici, soran, sorgulayan, araştıran, ilgili ve alakalı olan tüketicidir. Ülkemizde bir sosyal medya var, nasıl kullanıldığı ortada. Entrika, şantaj, magazin, tehdit, kin ve nefret ağırlıklı. Tüketiciyi aldatan, fırsatçıları teşhir edecek hiçbir organizasyon yok maalesef. Sektörel sivil toplum kuruluşları tüketici dernekleri de sessiz. Tüketici derneklerinde “körler sağırlar birbirini ağırlar” misali bir sistem yerleşmiş durumda.
Yüksek döviz kurundan transfer yapan firmalar ellerindeki stokları bitirmeden, yeni düşük kurlarla ithalat yapmadan ve en önemlisi kurlardaki istikrar konusunda piyasalar net bir güvene ulaşmadan fiyatlar reel rakamlara inmeyecektir. Kurlar düşmeye devam ederse ve kurlarda istikrar yaratılabilirse tüm sektörlerde reel fiyatların oluşması ancak 2019 Ocak ayı sonunda görülebilir.
Enflasyon ülkemizde yaşayan herkesin birinci sorunu. Hem maddi ve aynı zamanda psikolojik olarak huzur bozan, fırsatçılığı beraberinde yaşatan, tüketicinin huzursuzluğuna sebep olan önemli bir virüs. Bu virüsü yok etmek için planlı programlı üretim yapmak zorundayız. Cari açığın azaltılması çok üretmekten ve az tüketmekten geçiyor. Savurgan ve bilinçsiz bir tüketici toplumu olmaktan kurtulmak zorundayız.
Üretim planlamalarının doğru yapılması, teşviklerin doğru ve gerekli üretimlere verilmesi, gelişmiş ülkelere göre az olan ülke kaynaklarının verimli kullanılması, ekonomik açıdan kalkınmanın birinci basamağı olduğunu unutmadan, herkes görevini doğru ve zamanında yapmalı. Sorumluluktan kaçıp taşın altına elini sokmaktan kaçınmamalıdır. Millet olarak çok üreten ve bilinçli tüketen toplum olduğumuzda enflasyon ve cari açık kaderimiz olmaktan çıkacaktır.