Türkiye de tıbbi cihaz sektörünün % 85 dışa bağımlı olduğunu sektörde ve ilgili kamu kuruluşlarında bilmeyen yoktur. % 15 katma değeri düşük yerli üretimin içindeki ithalat payının da % 60 civarında olduğunu düşündüğümüzde sektörün reel anlamda % 95 civarında dışa bağımlı olduğunu görürüz. Bu durum sadece tıbbi cihaz sektörü için geçerli değil tabi. İstanbul’da önemli toptan ticaret merkezlerini örnek sayarsak tüm Türkiye’nin fotoğrafını çekmiş oluruz. Tahtakale’de ve İstoç’da gıda ve tekstil dışında yerli mal oranı belki % 5, Perşembe pazarı ve Perpa’da % 3’ü geçmez. Ağırlıkta tüm ürünlerde Çin etiketiyle karşılaşırsınız. ‘Yerli üretelim, yerli üretim’ demek üretmek için maalesef yeterli değil. Ne üreteceğiz? Nasıl üreteceğiz? Üretim mevcut şartlarda ekonomik mi? Üretilen ürünü yurt içinde ve dünya pazarında pazarlayabilecek rekabet şartları var mı? Yerli üretim maliyetleri efektif mi? Yerli üretim için teknolojimiz var mı? Yerli üretim için verilen teşvikler kâfi mi? Yerli üretim ve Ar-Ge için şartlar uygun mu? Katma değeri yüksek üretim yapmak için akıl, fikir ve finans imkânlarımız yeterli mi? Bu soruları çoğaltabiliriz. Mevcut şartlarda Türkiye de yerli tıbbi cihaz üretimi için şartların maalesef uygun olmadığını görüyoruz. Çok eksiklik var bu konuda. Devlet bu konuda kararlılığını son 10 yıllık planda tıbbi cihaz üretimini stratejik konu olarak belirledi. Ancak sistem yürümüyor. Tıbbi cihaz üretiminin önünde çok başlılık var. Projenin Koordinatör bakanlık ayağı eksik. Tarafları yuvarlak masada toplayacak, aksaklıkların nerelerden kaynaklandığını tespit edip, hızlı yasal düzenlemeleri yaptıracak lokomotif bakanlık yok ortada. İyi niyet var sonuç yok. 2023 hedefi için zaman hızla geçiyor. Böyle devam ederse tıbbi cihaz üretimi için 2023 hedefi hayal gibi görünüyor.
Diğer sektörlerden farklı olarak tıbbi cihaz sektörünün döviz artışlarından kaynaklı neden çok etkilendiğine göz attığımızda karşımızda şu tabloyu görürüz. Diğer sektörlerden farklı olarak tıbbi cihaz tüketiminin % 80’ni kamu tarafından tüketilmektedir. Kamunun da tüm alımlarını ihale açarak temin ettiği, uzun bir ihale sürecinin yaşandığını görürüz. Sektördeki ihale bedellerinin geri ödeme sürecini de dikkate aldığımızda bir ihalenin teklif süreciyle mal bedelinin ödeme süreci bir yılı geçmekte. İthal malında veya hammadde olarak dışa bağımlı yerli üretimde. Bir yıl için fiyatları sabit tutmak demek mevcut şartlarda satılan cihazlardan zarar edilmiş demektir. Üniversitelerin üç yılı bulan ödeme sürecini hiç dikkate almadığımız halde. Bu süreç üzerinden hesap yapmak istersek, Amerikan dolarındaki artış 2 Haziran 2014 den – 1 Ekim 2015 aralığında % 43 oranında artmış durumda. Daha ortada işletme maliyeti, finans maliyeti, harçlar, teminat mektubu gibi maliyetler hesapta yok.
Ben tıbbi cihaz sektöründe var olan kıyasıya rekabet şartlarında % 40 kâr marjı ile ihaleye teklif verecek ve ihaleyi alacak bir baba yiğit göremiyorum. Açıkçası görülen bu şartlarda şirketler nasıl ayakta kalır? Yerli üretime girecek şirketler bulunabilir mi?
Bugün Türkiye’de savunma sanayi için yerli üretim yapan ve yapmak isteyen büyük sanayici ve sermeye şirketleri var. Başarılı bir proje olarak büyüyerek devam ediyor. Projenin başarılı yürümesi ülkemizin savunması için çok önemli. Peki, benzer bir durum tıbbi cihaz sektöründe neden olamıyor? Bu soruya yerli tıbbi cihaz üretin, üretelim diyen ilgili kamu kurumlarının yetkilileri cevap bulsunlar isterim. Bu soruyu sorduklarında alacakları cevaplarda yerli tıbbi cihaz üretiminin önündeki engellerin neler olduğunu göreceklerdir. Savunma sanayine üretim yapan firmalar ihtiyacın ne olduğunu kamudan alarak, alım ve satış güvencesiyle üretime giriyorlar. Devlet bu garantiyi kendilerine veriyor. Aynı şekilde alım garantisini mevcutta yerli üretimi olmayan tıbbi cihaz ve ilaç üretimi için neden vermiyor? Ayrıca kamunun sağlık sisteminin finansmanından sorumlu SGK’nın SUT politikası yerli tıbbi cihaz üretiminin önünde bir engel olup olmadığını sorgulamasını çok önemsiyorum. Tıbbi cihaz sektöründeki yerli üreticinin ve ithalatçının sorunları sorgulanmadan ve şartların düzeltilmeden mevcut haliyle devam etmesi halinde Türkiye’de tıbbı cihaz üretimi dillerde slogan olarak kalmaya devam edecektir. Mevcut şartlarda tıbbi cihaz sektöründe yeni bir yapılanmaya gidilmediği takdirde her döviz artışlarında sektör can çekişmeye devam edecektir. Tıbbi cihaz ihale sisteminde ve SGK’nın SUT fiyatlandırmasında döviz kurlarındaki artışlardan kaynaklı maliyetlerin karşılanması için sürdürülebilir kalıcı bir sistem oluşturulmalıdır. Şartlarda iyileştirme olmadığı ve yeni bir düzenlemeye gidilmediği takdirde yukarıda kısaca değinmeye gayret ettiğim sağlıkta teşhis ve tedavi bakımından önemli bir yeri olan tıbbi cihaz için ne yerli üretici, ne de yerli ithalatçı firma kalacaktır. Tıbbi cihaz sektörü tamamen uluslararası sermeye şirketlerinin eline geçmiş olacaktır. Bu durumda Devletin stratejik saydığı tıbbi cihaz ve ilaç konusunda yurt dışına bağımlı olmaktan kurtulamayacağız. Uluslararası şirketler, istedikleri fiyatları uygulayarak Türkiye’nin tıbbi cihaz sektörünü oluşturacaklardır. İstenen ve beklenen bu mu? Acaba.