Kamu İhale Kurumu kapsamlı bir çalışma yapmış ve yaklaşık 100 sayfalık metni, TOBB, TMMOB, TÜSİAD, MÜSİAD, TMB, TESK, TÜRMOB, TİSK’in yanı sıra tıbbi cihaz, sağlık, inşaat sanayicileri örgütlerine göndermiştir. Taslak metnin, Mayıs ayı içerisinde çevrim içi olarak ilgililerin görüşleri alındıktan sonra ilgili bakanlığa gönderileceği anlaşılmaktadır. Aşağıdaki çalışmamda başlıca birtakım değişikliklere yer verilmiş olup, ihale sürecini kısaltmaya ve hızlandırmaya yönelik birtakım tedbirlerin varlığının da taslak çalışmadan izlenmesini öneriyorum. Değişikliklerin önemli başlıklarına göz atmak gerekirse;
Takvim çerçevesinde, bu yıl sonuna kadar Kamu İhale Kanunu’ndaki istisnalar önemli ölçüde azaltılacağı açıklamıştır. Bu noktada özellikle Devlet Malzeme Ofisi üzerinde yapılan alımların istisna kapsamında çıkarılması, alım usulleri ve devamında denetim mekanizmasının tekrar Kamu İhale Kurumuna alınması belki de bu değişikliklerin en isabetlisi olacaktır. Hali hazırda DMO tarafından yapılan alımların, denetimden ve büyük ölçüde şeffaflık ve rekabet ilkelerinden uzak alım usulleri olması nedeniyle tüm sektörlerde ciddi endişelere neden olmakta idi. Tasarının devamında söz konusu yapılan Kamu ihalelerine katılacak firmalara yönelik sertifikasyon sistemi nedeniyle DMO’nun kendine özgü alım sisteminin genişleyerek ve sertifikasyon sistemi ile devam edeceğini düşünüyorum. DMO ile firmaların yaptığı anlaşmaların devam edeceğini ve hali ile ödeme sürelerinin ve ödeme sisteminin aynen devam ettirilmeye çalışılacağını düşünüyorum. Gelecek yılın mart ayı sonuna kadar da kamu ihalelerine katılacak firmalara yönelik sertifikasyon (ehliyet) sistemi kurularak bu firmaların liyakat ve yetkinlik kriterlerinin kamuoyuyla paylaşılacağı, söz konusu yılın Haziran ayı sonuna kadar da gerekli şartları taşıyan tüm firmalara sertifikasyon sisteminin açık olacağı ifade edilmiştir. Aynı süreçte kamu ihaleleri, sertifikasyon sistemine kayıtlı firmalar arasında tam rekabet şartları içinde, şeffaf bir şekilde yapılacağı ifade edilmiştir. Şu an devam edegelen DMO alımları da bu sertifikasyon sisteminin bir örneğidir.
Mevcut istisnaların düzenli olarak izleneceği ve denetleneceği hususunun temenniden öteye geçmeyeceğini düşünüyorum.
Yenilik olarak lanse edilen bir diğer husus da Kamu işletmelerinin alımlarını düzenlemek üzere de Sektörel Kamu Alımları mevzuatının oluşturulacağıdır. Aslına bakılır ise uygulamanın hali hazırda da bu yönde olduğu, kendine özgü karmaşıklığı ve zengin ürün gamı nedeniyle tıbbi cihaz sektörü alımlarının diğer sektörlerden ayrıştığı, alım türlerine göre kendine özgü bir İhale mevzuat ve yargısal içtihat sisteminin oluştuğu açıktır.
Ekonomi Reformları Paketi kapsamında, bu yılsonuna kadar kamu ve yerli sanayinin işbirliğini sağlayan ihale modelleri getirileceği ifade edilmiştir. Bu dönemde kamu alımlarında yerli ürün kullanımını teşvik etmek üzere Sanayileşme İcra Komitesi altında Merkezi İzleme Sistemi kurulacağı, kamu alımlarında yerli malı kullanımının artırılması için şartname havuzları oluşturulacağı, yine bu doğrultuda yılsonuna kadar alınacak idari kararla, zorunlu haller dışında Devlet Malzeme Ofisi (DMO) üzerinden yapılacak alımlarda yerli ürün şartı getirileceği ifade edilmiştir.
Kamu alım ihaleleri, kamuoyunda çok tartışılan konuların başında gelirken, atılacak reform adımlarıyla söz konusu ihalelerdeki denetimin güçlendirilerek tasarruf ve şeffaflığın artırılması sağlanacağı açıklanmıştır. Bu noktada, idareye itiraz yerine doğrudan kamu ihale kurumuna “itiraz” gerçekleştirileceği, itirazen şikâyet / şikayet ayrımının kalkacağı ve hali ile denetimin hızlandırılacağı açıklanmıştır. Kanımca oldukça isabetli bu değişiklik ile gereksiz yere idareye şikâyet başvurusu yapılmayacak ve doğrudan kuruma itiraz müessessi ile alım süreci oldukça hızlanacaktır. Pazarlık usulünün bir türü olan 21/b’nin kullanımının, daha doğru değişle suiistimal edilmesinin önüne geçilmeye çalışmaktadır. Ancak bunun ne derece başarılabileceği kanımca tartışmalıdır. Kamunun nerdeyse tüm mal alımlarının tek bir sözleşme ile doğrudan temin ile yapıldığı düşünüldüğünde bu değişikliğin başarılı olacağını düşünmüyorum. Kamuda esas ve öncelikli alım sistemini açık ihale usulü olması gerektiği, rekabet ve şeffaflığın ancak bu yolla sağlanabileceği unutulmamalıdır.
Kanımca en önemli ve tartışmalı yenilik, daha doğru bir değişle yeni vazedilen yeni bir alım usulü olan “YENİLİKÇİ İŞBİRLİĞİ USULÜ” dür. Yenilikçi işbirliği usulünün, yenilikçi birtakım ürünlere ve özellikle tıbbi cihaz, ilaç ve savunma sanayine de yönelik bir alım usulü olacağı, bu usul ile yenilikçi teknolojilere yönelik ürünlerin, bir başka değişle sağlık teknolojileri değerlendirmesi (HTA) sisteminden geçmiş ürünlerin alımını kolaylaştıracağı açıktır. Klinik araştırmalar ve Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) ile daha az maliyet ile etkinliği (maliyet/etkinlik kıstası) kanıtlanmış yenilikçi tıp teknolojilerinin kamu idareleri tarafından tercih edilecek olması kanımca yerli klinik araştırmaların ve üniversitelerin önemini arttıracaktır. Bu usulün başka ne gibi alımlarda kullanılacağı ise uygulamada görülecek bir husus olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bir diğer tartışmalı değişiklik ise sözleşmenin uygulanma aşamasına yönelik ihtilaflara da Kamu İhale Kurumu’nun bakacak olmasıdır. 4735 sayılı yasa gereğince sözleşmenin imzalanması ile Kamı İhale Kurumu’nun denetimi sona ermekte ve o aşamadan sonra ihale sürecinde yaşanan tüm ihtilaflar idari ve adli yargı yerinde, hukukun genel ilkeleri ve sözleşme esaslarına göre çözümlenmekte idi. Değişiklik ile sözleşmenin uygulanması aşamasında da Kamu İhale Kurumu denetiminin söz konusu olacağı açıklanmaktadır. Ancak Kamu İhale Kurumu’nun bu noktada verdiği kararların da yargı denetiminde olacağı unutulmamalıdır. Bu noktada adli yargıda görüşülen sözleşmesel sorunların uzun yıllar içinde çözülemediği ve çok gecikmiş kararların tüm taraflar için geri dönülemez zararlara yol açtığı açıktır. Bu değişikliğin sözleşmeye yönelik ihtilafların çözümüne hız kandıracağını sanıyorum ve olumlu buluyorum.
Bir diğer yenilik ise doğrudan temin alım sonuçlarının da merkezi alım sistemi kayıtlarına girilmesidir. Kanımca isabetli ve kamunun menfaatine bir değişiklik olacaktır.
Dijital ve rekabeti artıran bir ihale sistemi kurulacağı, Kamu İhale Kanunu’ndaki kaldırılması mümkün olmayan istisnalar da bu süreçte disiplin altına alınacağı, yatırımların daha hızlı hayata geçirilmesi için ihalelerdeki bürokratik süreç ve işlem süreleri de önemli ölçüde azaltılacağı hesaplanmaktadır. Reformlar kapsamında Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) uygulamalarında etkinliği, esnekliği ve bütünlüğü sağlayacak KÖİ Çerçeve Kanunu Teklifi çalışmalarının da yılsonuna kadar tamamlanması hedeflenmektedir. KÖİ alanında çok sayıda farklı yasal düzenleme bulunurken, bu düzenlemeleri içine alan tek bir çatı yasa hazırlanarak sistemin daha etkin işlemesi sağlanacak, böylece mevzuat dağınıklığı ortadan kalkacak ve yatırımcılar tek bir kanunla muhatap olacaklar.