Malnütrisyon yani beslenme yetersizliği özellikle kanser gibi hayatı tehdit eden hastalıkların tedavisini olumsuz etkileyebiliyor. Avrupa’daki son araştırmalar kanserli yetişkin hastalarda beslenme yetersizliği görülme sıklığının yüzde 30,9’a kadar çıkabildiğini gösteriyor. Kansere bağlı beslenme yetersizliği gelişimi ise kanserli hastaların yüzde 50 ila 80’inde gözleniyor ve kanserli hastaların yüzde 20 ila 40’ında birincil ölüm sebebi olduğu tahmin ediliyor.
Fakat beslenmesi iyi olan hastalarda, kanserin türü ya da evresi fark etmeksizin sağ kalım oranları dört kata kadar artıyor. Doğru beslenme, iyi yaşamın vazgeçilmez unsurlarından biri. Araştırmalar gösteriyor ki özellikle kanser gibi hayatı tehdit eden hastalıkların tedavisinde beslenmenin rolü oldukça büyük.
Malnütrisyon yani beslenme yetersizliği olan kanser hastalarında kas kaybı, fiziksel ve zihinsel işlevlerin bozulması gibi durumlar ortaya çıkabiliyor. Günümüzde çoğu kanser vakası artık büyük başarıyla tedavi edilebiliyor. Fakat kanser türü veya evresi ne olursa olsun, beslenmesi iyi olan hastalarda sağ kalım oranları dört kata kadar artıyor.
KEPAN (Klinik Parenteral Nutrisyon) Derneği Başkanı Prof. Dr. Osman Abbasoğlu, kanserle yaşayan ve kanser tedavisi gören kişiler için beslenmenin oynayabileceği rol konusunda farkındalık oluşturmak gerektiğine dikkat çekti.
“2019 yılında Türkiye genelinde 3 bin 521 kanser hastası üzerinde yapılan bir çalışmada, kanser hastalarının yüzde 44’ünde yetersiz beslenme olduğunu belirledik” diyen Prof. Dr. Abbasoğlu, “Bu araştırma hastanelere ayakta başvuran hastalar üzerinde yapılmıştı. Hastaneye yatan kanser hastalarında bu oran daha da yüksek. Derneğimiz tarafından 2015 yılında 20 il ve 7 bin 526 hastayı kapsayan bir başka çalışmada ise hastanede yatan her iki kanser hastasından birinde ağır beslenme yetersizliği olduğunu gördük” ifadesinde bulundu.
Beslenme tedavisinin önemi
Beslenme tedavisinin hastalık seyrinde çok büyük etkisi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Osman Abbasoğlu şunları söyledi: “Örneğin ameliyat edilen ve beslenme bozukluğu göstermeyen kanser hastalarında, ameliyat sonrası enfeksiyon gelişme oranı yaklaşık yüzde 10 iken, ağır malnütrisyonlu kanser hastalarında bu oranlar yüzde 50’ye kadar çıkıyor. Ağır malnütrisyonlu kanser hastalarında hastanede yatış süreleri ise iki kata kadar uzuyor. Yine ağır beslenme bozukluğu gösteren hastalarda ölüm riski iki kat yükseliyor. Benzer rakamlar kemoterapi ve radyoterapi alan hastalarda da görülüyor. Öyle ki, gelişen komplikasyonlar nedeniyle bazı malnütrisyonlu kanser hastaları gereken tedaviyi kaldıramıyorlar.”
Beslenme tedavisinin kanser tedavisinin en önemli bileşenlerinden biri olduğunu kaydeden Prof. Dr. Abbasoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Besin gereksinimi bütün kanserlerde bir miktar artar. Beslenmenin en çok etkilendiği kanserler, yemek borusu, mide ve pankreas gibi sindirim sistemi kanserleridir. Sağlıklı bir erişkinin kilogram başına günde 30 kilokalori tüketmesi önerilir. Örneğin 60 kg ağırlığındaki bir kişi günde 1800 kilokalori enerji almalıdır. Bu miktar kanser hastalarında da aynıdır. Yani toplam enerji tüketiminde önemli bir değişiklik yoktur. Sadece yoğun tedavi sonrası nekahat döneminde bu gereksinim kg başına 35 kilokaloriye çıkabilir. Proteinler toplam enerjiden belki de daha önemlidir. Kanser hastalarının normal bireylere göre biraz daha fazla protein almaları önerilir. Örneğin 60 kg ağırlığındaki bir hasta günde 80-90 g kadar protein almalıdır. Diğer bir ifade ile günlük enerji gereksiniminin yaklaşık yüzde 20’si proteinlerden gelmelidir. Öte yandan bizim hastalara önerdiğimiz önemli bir destek, tamamlayıcı besin öğeleridir. Bu ürünlerde enerji ve proteinin yanı sıra vitamin ve eser elementler de bulunur. Medikal beslenme destekleri, beslenme bozukluklarının önlenmesinde yarar sağlar.”