Pandeminin başlamasıyla birlikte bilimin önemi anlaşılmaya başladı. Bu süreçte uzun yıllardır uyardığımız sözde bilim konusunda da dikkat etmenin önemi daha net şekilde görüldü. Bilim iletişiminin olmazsa olmazlarından olan bilim dünyasındaki son gelişmeleri bilim insanları ve uzmanlardan öğrenmek gerekiyor. Bu konuda önemli bilimsel araştırmaları her hafta cumartesi günleri Youtube kanalımdan paylaşıyorum.
Bilim insanlarının, insanların anlayacağı şekilde çalışmalarını anlatmaları önem taşıyor. Çünkü, sözde uzmanların iletişim tekniklerini iyi kullanması, algı yönetimi ve manipülasyon yöntemine başvurmaları dikkat çekiyor. Bilim iletişimi konusunda algı yönetimi ve manipülasyon nasıl yapılıyor, gelin yakından bakalım.
Algı yönetimi teknikleri sayesinde, hedef kitle yönlendirme ve kendilerine söyleneni yapmaya açık hale gelir. Düşünmeyen, sadece gördüğünü ve duyduğunu yapan bir topluluk haline dönüşmeye neden olur. Algı yönetiminde; ikna, propaganda, manipülasyon, stratejik iletişim gibi farklı teknikler etkin şekilde kullanılabilir.
Algı yönetimi ile savaşmanın en iyi yolu ise, eleştirel düşünce tekniklerini hayatımızın bir parçası yapmaktan geçer. Bu yöntem, söylenen yalan bilgileri bulmanızı sağlar.
Eleştirel düşüncenin en temel adımı, merak etmek ve soru sormaktır. Bu nedenle karşınıza çıkan her bilgiye soru sorarak yaklaşın. Önce siz bu alışkanlığı edinin ki, çevrenizi de aydınlatasınız.
Harvard Üniversitesi’nde Kennedy School of Government’da uluslararası ilişkiler Profesörü Joseph Nye der ki; “Düşmanımızın bizim gibi düşünmesini sağlayabilirsek, savaşmak zorunda kalmayız.” Sözde uzmanlar karşılarındaki insanları, kendileri gibi düşünmeleri için çalışırlar. Bunlar olayları hikâyeleştirerek, örnek birinin yaşadığı süreci ele alırlar. Kanıt sunmak yerine duygulara hitap etmeyi tercih ederler. Size bir hikâye anlatıldığında hemen merakla sorular sormanız, sizin manipüle edilmenizi önler. Bir kişi ile başlar her şey ve daha bilinçli bir topluma doğru dönüşebiliriz.
Gizli İkna Yöntemleri
Çoğunluğa uyma dürtüsü ikna olmanız için çok hassas noktalardan biridir. Bunu Jonah Berger’ın Gizli İkna kitabında verdiği örneklerle ele alacağım. Sosyal psikolojinin kurucu öncüleri arasında yer alan Muzaffer Şerif, Toplumsal Normların Psikolojisi, isimli kitabında, bireylerin gruplardan nasıl ve ne şekilde etkilendiklerini anlattı. Otokinetik etki denilen ve insanların emin olmadığı durumlarda başkalarının ne dediğine, ne kadar önem verdiğini araştırdı. Solomon Asch ise, bunun devamında Asch deneyini yaparak, insanların karar verme sürecinde çevrelerinin etkisinin ne denli önemli olduğunu gösterdi. Deneyde tüm katılımcılara iki tane kart gösterildi. Bu kartlarda farklı boyutlarda 3 çizgi vardı. Diğer kartta ise, tek bir çizgi bulunuyordu. Deneklere bu karttaki çizginin diğer karttaki çizgilerden hangisine benzediği soruldu. Deneyde, katılımcılardan biri hariç diğer hepsi Asch’ın asistanlarıydı ve önceden belirlenen davranışları yaptılar. Deneyin amacı gerçek deneğin davranışlarının diğer deneklerden ne derece etkilendiğini bulmaktı. İlk birkaç denemede tüm denekler doğru cevap verdi. Fakat daha sonra gerçek denek dışındaki katılımcılar hep birlikte yanlış cevaplar vermeye başladı. Cevap sırası kendisine gelen gerçek deneklerden yüzde 32’si grubun yanlış da olsa söylediği cevaba katıldı. Yani karşınızda kalabalık bir grup, toplu olarak yanlış yolu seçmiş olsa bile, kendi mantığınızdan ayrılmamanızın önemi ortaya çıkıyor. Her daim sorular sorun ve güvenilir kaynakları talip edin. Duygusal hikayelerin inandırma gücünün olduğunu da unutmayın. Sayısal veriler ve güvenilir kanıtlar her zaman yardımcı olur.
Yutturmaca Saptama Sanatı
Bu noktada bilim iletişiminin ve bilimsel okuryazarlığın önemi daha da çok öne çıkıyor. Sahte bilim ile mücadele konusunda yıllar önce okuduğum Carl Sagan’ın Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı kitabından ‘Yutturmaca Saptama Sanatı’ bölümünden alıntı yaparak biraz daha detaylandırmak istiyorum.
İşte Sagan’a göre kısaca izlemeniz gereken yollar:
- Mümkün olduğu sürece, “gerçekler” bağımsız bir şekilde onaylanmalıdır.
- Farklı görüşe sahip tüm bilgili kişilerin, kanıt üzerinde sözlü tartışmaya girmesini teşvik etmek gereklidir.
- Otoriteden gelen savlar çok az önem taşır, “yetkili makamlar” geçmişte hatalar yaptı. Gelecekte de yapacaklar. Başka bir deyişle, bilimde otoriteler yoktur; en fazla uzmanlar vardır.
- Birden fazla hipotez üzerinde durulması gereklidir. Sadece sizi heyecanlandıran ilk fikrin peşinden koşmayın.
- Kendinize ait olduğu gerekçesiyle bir hipoteze gereğinden fazla bağlanmamaya çalışın.
- Mümkün olduğunca niceleyin.
- Eğer bir savlar zinciri söz konusu ise, zincirin her halkası geçerliğini kanıtlamak zorundadır.
- Occam’ın Usturası; veriyi aynı değerde iyi açıklayan iki hipotezle karşılaştığımızda, daha basit açıklamayı seçin.
- Hipotezin en azından ilkesel olarak yanlışlanabilir olup olmadığını sorun. Yani, sınanabilir mi? Başkaları deneyi tekrarlayıp, aynı sonuca ulaşabilirler mi?
- Kontrol deneyleri gerçekleştirin. Özellikle “çift körleme” yöntemiyle yapılan deneylerde ölçümleri yapan kişi hangi grubun kontrol, hangisinin deney grubu olduğunu bilmez.
- Kafa karıştıran faktörlere bakın, değişkenleri ayırın.
Bilim iletişimi konusunda önümüzdeki günlerde çok önemli gelişmeler olacak. Bu süreçte olabildiğince daha bilinçli, eleştirel bakış açısıyla yaklaşmak, sizleri ve sevdiklerini kötülüklerden koruyacaktır. Gerçek bilimin ve bilim insanlarının aydınlattığı güzel gelişmelerin olması dileğiyle.
Bilimle kalın