Hüseyin SARPKAYA
Medikal sektör tarihinde olmadığı kadar dar bir dönemecin içine girmiştir. Bunu da atlatırız elbet fakat önlem alınmazsa ülke olarak bedeli ağır olacağı kanaatindeyim. Aslında yazıma karamsar bir cümleyle başlamaktansa iyimser veya karamsarlıktan ziyade her işadamının olması gerektiği gibi pozitif iyimserlikten yanayım.
Bugüne kadar fırsatları, yeni projeleri, şehir hastanelerindeki fırsatları, sağlık turizmini veya sağlıktaki yol haritasını yazdım durdum. Evet sektörümün potansiyeline inanıyorum. Ülke olarak büyük bir potansiyele sahibiz. Hatta tembelliğimizden potansiyelimizin yarısını bile kullanmayacağımızın da farkındayım.
“Hepimiz aynı gemideyiz”
Meşhur bir laf vardır ‘hepimiz aynı gemideyiz’ derler. Derler de kimse geminin neresinde olduğunu pek söylemez. Kimileri güvertede, kimileri kamarada, kimileri filikada. Evet bazıları kendi güvenli alanlarında beklesin dursun, ben size doların birden yükseldiği günlerde yaşanmış bir olayı aksettirmek istiyorum. Bu olay medikal sarf alanında 30 yıla aşkın bir sürede ayakta kalabilmeye başarmış yerli üretim yapayım da ülkeye katkım olsun diye cansiparane çalışan çok akıllı ve Zeki bir abimizin hikâyesi.
“Alın siparişleri”
Olay sabahı tatilde çocukları ile stres atarken şirketten bir telefon gelir: Müdür derki; “Abi adı sanı meşhur firmalar kepenk kapattı, mal vermiyorlar. Hastaneler arıyor ‘ameliyat var hasta var’ diyorlar ne yapalım”. Abimiz ‘satmayın canım, kapatın sizde hele bir bakalım’ demiyor müdürüne. Tatilini yarıda keserek hemen şirkete dönüyor.
Şirkette önce global firmalarla telefon trafiği yapılıyor. Bakılıyor ki kapı duvar. Dönüyor satışa ‘alın siparişleri gönderin. Hiçbir hastaneyi mağdur etmeyin” diyor. Ekip şaşkın “Abi kur ne yazalım sürekli yükseliyor, bakmayın kura verin’ diye sesini yükseltip talimatını yeniliyor. Tabi patron çıldırdı diyen ekip başlıyor çalışmaya. Bunu gören diğer firmalar da ‘ya bu Zeki abinin bildiği bir şey vardır’ deyip kepengi aralıyor.
“Biz bitmeyiz”
Şunu belirtmek isterim o gün stokundaki malı yerine koyamayacağını bildiği halde zararına katlanıp en az 100 hastanenin, her birinde 80 hasta bu süreç 3-4 gün sürse yaklaşık 30 – 35 bin hastanın ihtiyacını gören bir firmanın 15 Temmuz’da bayrağını alıp çıkandan ne farkı var Allah aşkına.
Sordum! Abi böyle böyle yapmışsın iyi yapmışsın gümrükten malları çektin mi bari? Zeki abi, ‘Ülkemiz ekonomik kriz tehdidiyle terbiye edilmeye çalışılırken biz mallarımızla bu mücadelede devletin yanında olmayacağız da ne zaman olacağız. Varsın bizden gitsin’ diye cevap verdi. Devam abi dedim gözlerim yaşararak ‘biz bitmeyiz’ diye cevap verdim.
İşte biz milli derken yerli tecrübe derken bu ruhtan bahsediyoruz. İnanın bu bilince sahip doktorundan teknisyenine, firmadan eczanesine o kadar sağlık sektör paydaşı var ki, saymakla bitmez.
Sektöre sahip çıkma zamanı
Şimdi sektör darboğazda, sektöre sahip çıkma zamanı. Yetkililere, aslında geleceğimize sahip çıkma zamanı demek daha doğru. Kimse yöneticilerimizden sihirli bir değnek beklemiyor. Sektörde her dernek ve vakıf birleşmiş, üyeleri için bir varoluş mücadelesi veriyor ve hamdolsun feraset sahibi yöneticilerimiz meselenin farkında. Fakat zaman aleyhimize işliyor. Nasıl yatan hastanın ilacı tedavisi sarf malzemesi tıbbi cihazı acil ise, şirketlerin de kirası gümrüğü kredisi acil. İyi niyetlerinden emin olduğumuz idarecilerimizden tek istediğim bu yoğun gündemde hızlı ve çevik hareket etmeleri.