Üreteceği fikirler üzerine odaklanan bir kız çocuğu, babasına yazdığı mektupta, “Hayatımda yapmak istediğim şey, kimsenin bilmediği yeni bir şeyi keşfetmek” diye yazıyor. Ancak bu durum büyüdüğünde üretmek yerine para kazanmak ile değişiyor. Emek vermeden, eğitim almadan ve en kestirme yoldan milyarder olmayı hedefliyor.
Bu hedefini gerçekleştirmek için de biyoteknoloji alanına yöneliyor, 19 yaşında gitmeye hak kazandığı Stanford Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünden profesörleriyle tanışarak, onların güvenini kazanmak için uğraşıyor. Sonra da okulunu yarım bırakıyor ve şirketini kurmak için yatırımcı bulmaya başlıyor.
Şirketinde, birkaç damla kanla kanser ve diyabet gibi hastalıkları tespit eden taşınabilir bir cihaz yaptıklarını iddia ediyor. Bunu kanıtlamak için ekibini oluştururken, Stanford Üniversitesi’nden hocalarından yardım alıyor. Sonra da daha emekleme aşamasına gelmeden koşmayı istiyor.
Sağlık teknoloji şirketinin ismini Theranos olarak belirleyen Elizabeth Holmes, gece gündüz demeden çalışıyor. Ofisinde kalıyor, ekibiyle ilgileniyor ancak aslında yapılan bilimsel çalışmalardan hiçbir şey anlamıyor.
Bilimsel ekibi onun istediğini yapmaya çalışıyor ancak, bir türlü başarılı olamıyorlar. Bu nedenle de daha çok fona ihtiyacı oluyor. Sürekli farklı kişilerle konuşuyor ve fon aramaya devam ediyor. Medya patronu Rupert Murdoch ve teknoloji şirketi sahibi Larry Ellison gibi milyarderlerden 900 milyon dolarlık destek almayı başarıyor.
Hedefini daha iyi satmak için çalışırken, zor durumda kalınca yıllar önce tanıştığı arkadaşı Ramesh Sunny Balwani’den yardım istiyor. Böylece onun desteğiyle çalışmalarına daha çok sarılıyor.
Çalışma sırasında okumuyor, araştırmıyor sadece çevresinden gördüğü ve ona söylenenlerle sorunlara kısa vadede çözümler bulduğunu düşünüyor. Bir sorun yaşadığında onu başka bir sorunun çözümü olarak kullanıyor. Aslında basamakları çıkmasında kullandığı en kritik yöntemlerden bir tanesi bu oluyor.
Sorunu başka bir sorunla çözüyor. Oturup, “Ben bu sorunlarla ne yapacağım” diye bakmıyor. Hemen başka bir şeye odaklanıyor ve insanların sorularını geçiştiriyor, bakışlarını ve beden dilini kimine göre baskı unsuru olarak kimilerine göre çocuksu masumiyet olarak kullanıyor.
İdolü olan Steve Jobs’un yolundan gitmek için her yöntemi deniyor. Bu nedenle onun ekibindeki önemli isimleri de kendi şirketine katmayı başarıyor.
Her yatırımcı laboratuvara girmek istediğinde gizlilik sözleşmesini imzalanmasını isteyerek oyalarken, yine manipülasyon oyunları ile desteği almayı başarıyor. Sonra da insanları yıllarca oylamaya devam ediyor.
Şirketin yönetim kuruluna ABD’nin eski dışişleri bakanı Henry Kissinger ve general James Mattis de katılıyor. Laboratuvarda çalışmayan sistemleri gizlemek için başka hamleler yapılırken, hastaların test sonuçlarını verdiklerini iddia ediyorlar.
Holmes sunumlarını yaparken, anlattıklarının ne anlama geldiğini kendisinin de bilmediğini itiraf ediyor. Çünkü, lise mezunu olarak, para hırsıyla çalışmalarını sürdürüyor.
Güçlü isimleri yanına aldıkça, medyada da yer bulmaya başlıyor. Forbes Dergisi’nde kapak olurken, aslında ne yaptığı ya da ne yapmadığı araştırılmıyor. Çalışanlarına psikolojik baskı uyguluyor ve bir anda işlerine son verebiliyor. İstediğini yapmayan herkese kötü davranıyor. Bu nedenle intihar eden de oluyor.
Medyanın en büyük handikaplarından bir tanesi de bu oluyor. Karşıdaki isim birileri tarafından desteklendiğinde, sorgulamanın çok daha detaylı yapılması gerekiyor. Bilimsel konular karışık olabiliyor, ancak somut kanıtlar istenmesi gerekiyor. Bu kanıtlar içerisinde “gizlilik” kelimesi çok fazla geçiyorsa, işte orada daha çok dikkat etmek gerekiyor.
Wall Street Journal Gazetesi’nin haberi ile skandal ortaya çıkıyor. Haberin yapılmaması için çok fazla baskı gören gazeteci John Carreyrou, işin peşini bırakmayarak, şirketin sonuçlarının güvenilmez olduğunu ortaya çıkartıyor.
Şirket batıyor, her şey bitiyor, tabii ki Elizabeth yine soruna başka bir şekilde çözüm buluyor ve başka birisiyle evleniyor.
İletişim Analizi
The Dropout isimli dizide yaşanan tüm detaylar ele alınıyor. Elizabeth, çok iyi şekilde manipülasyon yapıyor. Cevaplamak istemediği soruları geçiştiriyor. Genç ve sarışın bir kadın olması işini kolaylaştırırken, eğitimi, bilgisi ve birikimi ile ilgili sorulan soruları, konuyu değiştirerek yanıtlıyor. Çünkü, verecek cevabı bulunmuyor. Kendisine risk oluşturacak kişilerle ilgili hemen önlemini alıyor.
Sorunların içinden çözüm üretiyor
Dizide en dikkat çeken ve ustalıkla kullandığı iletişim tekniklerinden bir tanesi bence bu oluyor. Yaşadığı bir soruna çözüm ararken, başka bir sorun ile karşılaşıyor ve “Bingo!” çözümü diğer sorunun içinde buluyor. Buna en belirgin örnek olarak şunu verebilirim: Telefonu bozulduğunda mağazadaki satıcının söylediği cümleleri kopyalayıp, kendi durumuna uyarlıyor ve işe yarıyor.
Kelime oyunlarıyla ikna etmek
İnsanları ikna etme kabiliyeti ve manipülasyon yeteneği ile işinde uzman olanları bile kandırabiliyor. Kelime oyunlarını iyi şekilde kullanabilirsiniz. Zaten İngilizce çalışanlar hatırlayacaktır, bir kişiye “İşim var, müsait değilim” demek yerine, “Biraz zamana ihtiyacım var” diye söylemenin daha nazik olacağı öğretiliyor. İşte bu nedenle kelimelerle oynamayı öğrenirseniz, daha başarılı olunabildiğini görebilirsiniz. Tabii dürüst olursanız…
Gizemin içinde kötülük saklanabilir
Çalışanlarına acımasız ve sürekli gizemli davranan, sorulardan kaçan ve yeri geldiğinde agresif bir hale bürünenlere karşı aşırı derece şüpheci olmak gerektiğine çok güzel bir örnek oluyor. Bir şirkette kötü muamele varsa, takımdakilerin birbiriyle kötü olması için çalışılıyorsa orada büyük ihtimalle yönetimde sorun var demek anlamına gelebiliyor.
Popüler olma etkisi sorgulamayı unutturuyor
Medyada yer almak popülerliği tetiklerken, ünlü olunca zaten insanlar sorgulamayı askıya kaldırıyor. Hemen o kişiyle tanışmayı ve konuşmayı istiyor, ancak yaptığı işin niteliğini sorgulamaları gerekiyor. Ülkemizde de çok fazla karşılaşılan bir durum, popüler olduğu için, bir şey üretmese de insanlar sanki bilim yapmış gibi birilerinin peşinden koşuyor. Önce durun bir soluk alın ve “Gerçekten ne yapıyor?” diye bir araştırın.
Wall Street Journal gazetesindeki muhabirin yaptığı gibi gerçekleri öğrenmek istiyorsanız, işte birkaç ipucu:
- Karşınızdaki dinleyin ve gözlemleyin
- İpuçlarını kovalayıp, rasyonel bakış açısıyla yaklaşın
- Duygusal av haline gelmeyin
- Kanıtları sorgulamayı unutmayın
- Aşırı övgüde bulunuluyorsa, şüphe edin
- İletişim tekniklerini akıllıca kullanın
- Eğitimli olanlar kötüleniyorsa, oradaki açığı bulun
- Soru sormaya devam edin
- Kaynak ve kanıtlara bakın
- Verilerle oynanma ihtimalini aklınızda tutun
- Kendileri korkanların, çevrelerini de korkuttuklarını hatırlayın
- Yanlış insanları dinlerseniz, hata yapmaya başlarsınız