Sektör liderlerinin ‘insanlık yapay zekanın hızına yetişemiyor, yavaşlayın’ uyarılarına rağmen teknoloji son sürat ilerlemesini sürdürüyor. En son Elon Musk, beyin-bilgisayar ara-yüzleri olan beyin çiplerinde insanlı deneyleri gerçekleştirmek için onay aldı. Musk, bu çiplerle alzheimer ve demans hastalıklarının yanı sıra, omurilik hastalıklarının tedavi edilebilmesinin amaçlandığını ve görme engellerinin yeniden görebileceğini iddia ediyor.
Teknoloji sektöründe bu yılın en popüler ve de en tartışılan projesi ChatGPT. Geçen gün Danimarka Başbakanı, Parlamento konuşmasını yapay zekasının hazırladığını duyurdu.
Şalom Dergisi’ndeki Emel Mizrahi’nin araştırma yazısından:
“Ayşe, beni yalnız bıraktın
Seni çok sevdim, ama aldattın
Ayrılık acısı, dipsiz bir kuyu
Gitgide daha karmaşık oldu
Yüreğimin derinliklerinde,
Engin’i yitirdim yine de
Özledim Ayşe, seni çok
Ama geri dönmeyeceğim, biliyorum bu…
Bu şiiri yazan bir insan değil, yapay zeka. Sisteme, ‘Ayşe’ye bir şiir yaz. Şiirde aşk ve ayrılık acısı konu edilmiş olsun. Ayşe Engin’i aldatmış olsun. Her kıta dört mısradan oluşsun… vs.’ gibi direktifler verilmiş. Çıkan sonuç kullanıcıyı bile ürkütmüş. Yapay zekanın sanat ve edebiyat alanlarına bile girebileceğini kim düşünebilirdi? ChatGPT doğal insan dilini anlayabilen, insan benzeri yazılı metinler üretebilen bir yapay zeka sohbet robotu. Tasarımcılar, hikâye anlatıcıları, çevirmenler, araştırmacılar, ya da yaratıcı fikirlerin ön planda olduğu işleri yapanlar tarafından kullanılmaya başlandı. Yapay zekanızdan sizin için şiir, çeviri, roman, öykü, mektup, dilekçe, köşe yazısı ya da akademik makale yazmasını isteyebilirsiniz. ChatGPT Wikipedia’nın hepsini okumuş, 2021’in belli tarihine kadar internette ne var ne yoksa hepsini hatmetmiş. İçinde 175 milyar parametreli istatistik ve olasılığa bağlı bir dil modeli var. Bir saniyede milyarlarca kelimeyi işlemden geçiriyor…”
Henüz ChatGPT’nin intihal ve akademik hırsızlık gibi konular ile, veri depolama ve kullanımıyla ilgili mevzuatın yetersizliğinden kaynaklanan sorunları tam olarak çözülemese de; yapay zeka şirketlerinin diğer tüm sektörleri baskılamasıyla (ABD’nin teknoloji ihracatçısı olması sebebiyle olabilir mi?) kullanımı hızla artmakta.
Bu yılın Oscar Ödülleri’nden 7 heykelle ayrılmayı başaran ‘Her Şey, Her Yerde Aynı Anda’ adlı filmini en sevdiğim filmler listemin en üstlerine yerleştirdim. Bu aralar merakla ilgilendiğim paralel Dünyalar, çoklu Evren konularını işliyor ama insanı ve insani duyguları incitmeden ve hatta yücelterek yaptığı için. Hayat boyu seçtiğim kararlar ve verdiğimiz tepkilerle, kişiyi, sunulan yollardan seçtiği bir yolla geçilen bir dünyada kurgulayarak, insanı daha iyi olabilmeye teşvik ediyor. Zira tercih edilen tepkiler, başka evrenlere geçişte sıçrama yolları oluşturuyor. İnsan zihninin kusurlu görme ve yorumlama noktalarına parmak basarak, bizleri kendimiz ve çevremiz için gerçekliği yeniden sorulamaya itiyor. Öfkeyle yaklaşan bir kişiye ‘seni seviyorum’ cevabıyla oluşturulan bir sıçrama yolu kişiyi üst evrene çıkarıyor. Yanlış mı? Deneyip görelim…
Bir de bu ay beni farklı dünyalarda gezdiren bir kitabım var; ‘Einstein’ın Parlak Buluşu, Görelilik Nispeten Kolaylaştı’. Yok, hiç de kolay değil!
1919 yılında 1. Dünya Savaşı son sürat devam ederken, 6 Kasım günü Londra’da Kraliyet Cemiyeti ve Kraliyet Astronomi Birliği’nin toplantısında Einstein genel görelilik teorisi sunumu yapar. Cambridge Üniversitesi astronomi profesörü ve Cambridge Gözlemevi Direktörü olan Arthur Eddington toplantıdan ayrılırken, diğer bilim insanlarından biri onu durdurur. “Tüm dünyada Einstein’ın teorisini sadece üç kişinin anladığına dair bir söylenti var. Sen onlardan biri olmalısın.” Eddington omuz silkerek cevap verir. “Hiç de değil. Üçüncünün kim olduğunu ben de merak ediyorum.”
Newton kanunlarını ters yüz edebilmesine rağmen, yıllarca üniversitelerde iş bulamadığı için patent ofisinde memur olarak çalışan, dünya savaşlarında bir ülkeden diğerine göç etmesine rağmen, neşesini koruyan ve hatta uzattığı dil ile hayatla dalga geçebilmiş olan Einstein’ı tanımanın sonu yok gibi.
Einstein, bir gün Berlin’de tramvaya binerken, kondüktörün kendisine eksik para üstü verdiğini fark eder. Kondüktör hızlıca yeniden sayar ve Einstein’a şöyle der: ‘Doğru bu! Siz hesap yapmayı bilmiyorsunuz.’
Einstein’ın Zürich Üniversite’ndeki ofisinin yandaki akıl hastanesinin bahçesine bakan bir penceresi vardır. Arasıra ziyaretçilerini pencerenin önüne götürür ve “Mutlular, kuantum teorisi hakkında endişelenmiyorlar” der.
1918 yılından bir alıntıda: “Aklımı meşgul edecek özel bir sorunum olmadığında, uzun zamandır bildiğim teorilerin kanıtlarını yeniden çıkarmayı seviyorum. Bunun bir amacı yok, sadece düşünmenin hoş meşguliyetine dalmak için bir fırsat.”
Bir arkadaşına mektupta ise: “Sen ve ben, ölümlü olsak da, yaşlanmıyoruz… Çünkü içine doğduğumuz büyük gizemin önünde, meraklı çocuklar gibi durmaktan asla vazgeçmeyiz.”