Tıbbi Cihaz Satış Merkezleri Derneği (TÜMER) Başkan Yardımcısı Metin Öğütçü ile derneğin çalışmalarını ve sektördeki sorunları konuştuk:
Tıbbi Cihaz Satış Merkezleri Derneği (TÜMER) ne zaman kuruldu? Faaliyetlerinizden bahseder misiniz? Türkiye’de ne kadar medikal satış merkezi var?
TÜMER 2016 yılında sektörün karşılaştığı sorunlardan dolayı üyelerimizin, dertlerini anlatacak, destek olacak bir mercii bulamamalarından dolayı ihtiyaç üzerine kurulmuştur. Mevcutta 700 üyesi vardır. Kendine yol haritası çizme konusunda epey yol almıştır. Amacımız bu sektörden ekmek yiyen, değer üreten, işini doğru yapmak için uğraşan firmalarımızın karşılaştıkları sorunları dile getirmek, çözüm üretmek. Resmi makamlarla bu sorunların çözümü konusunda iletişime geçmek, etik kuralları uygulayarak bu mesleğin hak ettiği yeri bulmasını sağlamaktır. TÜMER bu sektörün üye bazında en büyük derneğidir. Bu sayının bu yıl içerisinde 2000’leri geçeceğine inanıyoruz. Ürün Takip Sistemi’ne (ÜTS) kayıtlı 2.403 adet medikal firma vardır. Medikal firmaların birçoğu devletle sözleşmesini yapmış, fakat bayilik sistemini kullanmamaktadır. Bunun için sektördeki firma sayısı bundan kat kat fazladır.
Üyelerinizin çalışma alanları arasında hastaneler de var mı? Medikal firmaların distribütörlüklerini de yapıyor musunuz? İhalelere giriyor musunuz?
Üyelerimiz ağırlıklı olarak perakende mağaza dediğimiz ayakta tedavide uygulanan malzemeleri satan firmalardır. Bununla birlikte kendi içinde branşlaşan solunum, ortopedi, yara bakım üzerine ihtisaslaşmış firmalar da bulunmaktadır. Özellikle Anadolu’daki firmalarımız mağaza ve hastane çalışmasını aynı zamanda yürütmektedir. İhale firmaları, üretici firmalar, distribütörler de üye profilimizde bulunmaktadır. Mesela benim firmam İstanbul ve Erzincan’da hizmet vermekte. 5 tane perakende satış mağazamız var. Bunun yanında ihale firmasıyız ve hastabaşı ürünler de veriyoruz. Yurt dışından distribütörlük konusunda görüşmelerimiz devam ediyor. Yani üyelerimiz sektörde birçok alanda hizmet vermektedirler.
Dernek olarak “Medikal ek işimiz değil TEK işimizdir” diyorsunuz. Bu işinize gösterdiğininiz önemin de işareti. Sağlığa dokunuyorsunuz. Bu konuda neler söylersiniz?
Evet dediğiniz gibi ‘medikal ek işimiz değil tek işimiz’. Bu cümlenin çıkmasının bir altyapısı var. Tepki olarak vurguladığımız ve altı çok dolu olan bir cümledir bu. Bu sektör büyük darbeler almış durumdadır. İletişim halinde olduğumuz üyelerimiz çok dertli. Çözüm için bizden bir şeyler yapmamızı bekliyorlar. Yoksa dişimizle tırnağımızla bir yerlere getirmeye çalıştığımız mesleğimiz yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Süreç aslında bizim açımızdan olumlu diyeceğimiz bir şekilde başladı. Çünkü devlet tarafından ruhsatlandırma yapılacaktı. Bu ne demekti, sektörde merdivenaltı dediğimiz işletmeler artık zarar veremeyecekti bize. Sattığımız ürünün, işyerimizin belli yasalarla sınırlandırılmış kuralları olacaktı. Bunun için binlerce kişi sınava girdi belge aldı eğitimden geçti ama süreç istediğimiz gibi ilerlemedi. Zaten zor durumda olan işletmelerin üstüne bir de sorumlu müdür, satış tanıtım ve klinik destek elemanı yükü binmiş oldu. Daha önce kendi yağıyla kavrulan, dükkanının kirasını ödeyen, malzemenin parasını ödeyen geriye kalırsa kendi hayatını devam ettirmeye çalışan küçük işletme sahibi şimdi mecburen en az 2 eleman istihdam etmek zorunda. Ve kilit noktamızda eczanelerin bu işin içine tam olarak dahil edilmesi oldu. Eczanelerin sorumlu müdür, satış tanıtım ve klinik destek elemanı bulundurma zorunluluğu yok. Eczane çok giden ürünleri alıyor rafına koyuyor olmayanı da git medikalden al diyor. Bu şekilde medikallerin ayakta durma şansı yok. Sorunlarımızı ilgili kurumlara anlattık, yol alacağımızı umuyoruz.
SUT fiyatlarının düşük olması sizi nasıl etkiliyor?
SUT fiyatlarının düşük olmasından dolayı hem perakende hem hastane çalışan firmalarımız zorluk çekmekte. Hasta bezinden örnek vereyim: SUT ödemesi 2 aylık 240 adet için devletin ödediği tutar 252 TL. Ama bugün en uygun bezi bile versen tutar 560 TL. Yani hastanın cebinden 310 TL civarında para çıkıyor. Bunu hastadan istiyorsun. ‘Başka yerde para almadan veriyorlar’ diyor. Kaç tane veriyorlar diyorsun 8 paket vermesi gerekirken 250 TL karşılığında 3 paket bez veriliyor. ‘Biz bu şekilde veremeyiz yasal değil’ dediğimizde müşteri gidiyor yan taraftaki eczaneden alıyor. Beni denetleyenle eczaneyi denetleyen aynı kurum değil. Bana ceza kesilirken o bu konuda rahat hareket ediyor. SUT fiyatlarından dolayı hastanelere malzeme vermekte sıkıntı yaşıyoruz. Doktor kendi kullanacağı tedaviye kendi karar veremiyor. SUT’ta olan ürünü hastane alamam diyor. Hastane için en önemli kıstas; ‘ben bu üründen para kazanıyor muyum’. Ayrıca hastane yönetimleri genelde hastayı cerrahiye yönlendiriyor. Çünkü hastane malzeme alırsa döner sermaye olarak geri ödemek zorunda. Bu malzemeden zarar ediyorum diyor. Burada devletin yapması gereken bir ürün ödeme kapsamına alınmışsa endikasyona uygun ürün kullanılıyor mu kullanılmıyor mu bunu denetlemek. Ama hastaneler keyfi bir şekilde istediği malzemeyi alıyor, istediği malzemeyi almıyor. Tamamen süreci ikili ilişkilere bırakıyor. En büyük tehlike de sektör açısından çerçeve alımları. Mesela İstanbul’da Çekmece bölgesi bütün branşlara toplu alım yapmaya başladı. Hastanelerden ihtiyaç istiyor, her branşa ayrı ihale çıkarmaya başladı. Kağıt üzerinde pozitif bir durum olarak görünebilir ama sonuçları bir çok alanda negatif etki yapacaktır. Şu anki durum her hastane veya bağlı bulunduğu birim malzeme alımı yapıyor. Doktorun ve hastanenin istediği özelliklerde malzeme alımı yapıyor. Devletin belirlediği bir fiyat bu ürünler için zaten var. Hastane alım yaptıktan sonra firma teknik elemanını gönderiyor ürün takibini yapıyor ve öyle durum var ki doktor inandığı güvendiği klinik destek elemanıyla ameliyata girmek istiyor. Çünkü bütün risk doktorun ve hastanenin üzerinde ama branşlar için yapılan bu çerçeve ihaleler tekelleşmeyi tek noktadan hizmet vermeyi ve mağduriyete sebep olacaktır. Doktor istediği teknik elemanla çalışamayacak, istediği ürünle ameliyat yapılmayacak, sadece fiyatlar yarıştığı için malzeme kalitesi düşük olacak. Hasta bundan etkilenecek. İstihdama negatif etkisi ise ayrı. Yapılan sözleşmeyle diğer firmalar 1 yıl boyunca hiç iş yapamayacaklar, Bu rekabeti de istihdamı da kaliteyi de her şeyi tamamıyla öldürecek. Doktor ameliyat yapmayacak teknoloji değil sadece fiyat baz alınacak. Yeni fonksiyonel ürünler piyasaya girmeyecek.
Sektörün sorunları neler?
Medikal sektörünün en büyük sorunu finansmandır. Üretici de bayi de likidite sorununu aşmak için bankaların, factoring firmalarının en iyi müşterileri arasındadır. Bu sorun sektörün geleceğini tehdit eder durumdadır. Diyelim bir kamu kurumuna veya özel hastaneye malzeme verdiniz geri dönüşü en az 6 ay ile 2 yıl arasındadır. Bu arada devlete vergimizi, personelin maaşını, işletmenin kira ve diğer giderlerini karşılamak durumundayız. Bu sürede stok giderleri, alınan malzemenin hemen satışa dönmemesi, bürokratik engeller birçok firmayı batma noktasına getirmiş veya batırmıştır. Son dönemde döviz kurlarının ani yükselmesi gösterdi ki sektörümüzde yerli firma diye üretim yapan çoğu firma hammadde olarak dışa bağımlı olduğu için kur artışının daha fazlasını fiyatlarına yansıtmıştır. Fiyatlar artmış, vadeler kısalmıştır. Arkası ciro edilen çek sayısı artmıştır. Bu da Türkiye ekonomisini etkilediği gibi sektörümüzü de çok olumsuz etkilemiştir. SUT dediğimiz devletin senden ürün alırken bu fiyatları baz alacağım dediği liste. Uzun yıllardır aynı fiyatlardan devam etmektedir. Bunu size birçok alanda örneklemek istiyorum. Ayaktan tedavi ürünlerinde fiyatlar güncel fiyatlardan çok uzak durumdadır. Devlet yerli ürünün kullanılmasını teşvik ederken bürokrasi devletin yönlendirmelerinin hiçbirini dikkate almamaktadır. Yüzde 15 yerli desteği ihalelerde avantaj sağlaması gerekirken satın almada bu göz önünde bulundurulmamaktadır. Hastaneler genelde doktorların cerrahi işlem yapmasını teşvik etmektedir. Tıbbi malzeme alımı hastane bütçesini, döner sermayeyi etkilediğinden satınalma birimleri ve yöneticiler mümkün oldukça malzeme alımını engellemektedir. Branşında uzman olan ve hastaya tedavide kullanacağı malzemeyi kendi seçmesi gereken doktor yerine, branşı başka bir alanda olan yönetici veya satın alma karar vermektedir. Aynı malzeme ve tedavi yöntemi bir devlet hastanesinde kullanılırken diğer hastanede kullanılmamaktadır.
Dernek olarak hedefleriniz neler?
Öncelikle kurumsal yapımızı bir an önce tamamlamak istiyoruz. Diğer derneklerle bir şekilde istişare halinde olup ortak noktada ne yapabiliriz, nasıl yol alabiliriz bunun görüşmelerini yapacağız. Resmi kurumlarda muhataplarımızla süreçle ilgili yanlış gördüğümüz, üyelerimizi mağdur eden durumlarla ilgili devamlı iletişim halinde olacağız. Sahada gördüğümüz yanlışları devlet büyüklerimize bir şekilde anlatacağız. Yasaların bize izin verdiği kadar hakkımızı arayacağız. Bizim işimiz genelde devletle. Devlete fatura kesiyoruz, devletin koyduğu kurallarla hareket ediyoruz, denetleme kurumumuz devlet. Onun için daha dikkatli daha hassas olmamız gerekiyor. Resmi kurumlar da TÜMER’in farkında ve muhatap olarak derneğimizi kabul ediyor. En son internetten medikal ürün satışıyla ilgili önce TOBB’da daha sonra TİTCK’de yapılan toplantıda tek muhatap bizdik. Bu toplantıda da şunu gördük bu sektörde birçok dernek var ama hiçbiri ötekinin sorunlarından haberdar değil veya önemsemiyor. Bizim sektörde olan bir dernek başkanı internetten medikal ürün satılsın ben savunabiliyorum diyebiliyor. Sağlık Market bu sektörün geleceği açısından nasıl tehlikeliyse tekelleşmeyi ve yok olmayı sağlayacaksa internetten malzeme satışı da aynı sonucu yapacaktır. Bunun için bir bütün olmamız gerekiyor. Hedefimiz federasyon olup bir çatı altında toplanmak. Bununla ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Bir takımın başarılı olması için taraftarın bir hedefin etrafında toplanması gerek. İçeride, dışarıda sonsuz ve koşulsuz destek vermesi lazım. Biz üyelerimizde bu heyecanı görüyoruz. Somut kazanımlar elde ettiğimizde bu heyecanın ve bütünleşmenin kat kat artacağını düşünüyoruz. Resmi kurumlarla bu yıl daha yoğun bir şekilde iletişim halinde olmak istiyoruz. Bizim derdimiz birilerinden bir şeyler koparmak değil. Hakkımız olan ayrı bir sektör olmuş yıllardır bu sektöre yatırım yapmış esnafımızın, işverenimizin, çalışanımızın sonuna kadar hakkını savunmak. Bununla birlikte sosyal gruplarımızdan bahsetmiştim. Bu paylaşımları daha aktif hale getirip üyelerimiz için malzeme paylaşımı, kampanyalar, sosyal etkinlikler, kurum yetkilileriyle toplantılar belki ileride bir kooperatif kuracağız. Üyelerimizin menfaati nerede olursa derneğimiz orada olacak. Bugün çalıştırdığımız elemanlar bu sektörün içinden sağlık eğitimi almış kalifiye elemanlar. Artık yoldan geçen birisi ben gidip kendime medikal açayım diyebileceği bir meslek değil. Şartları var, kuralları var. Bunun için diyoruz ki bu bizim ek işimiz değil tek işimiz.