Malumunuz; pazarlamanın günümüzde olmazsa olmazı iletişimdir.
İletişim etkileşimi doğurur, etkileşim değişimi getirir. Değişimse gelişime gebedir. Müşterinin arz ve taleplerine uygun hamleler yaparak iletişim sağlamalıyız. Sonrasında değişimin, gelişimin bizi elimizden tutup hedeflediğimiz noktaya götürme ihtimali içten bile değildir.
Merkezine müşteriyi oturtmamış pazarlama anlayışlarının başarılı olma ihtimalleri ise yok gibidir.
Artık günümüzde hemen her firma aynı kalitede ürün veya hizmet üretebilirken bazılarının, rakiplerine göre birkaç basamak üste olduğunu, birkaç adım öne çıktığını görmekteyiz.
Bunun perde arkasındaki sebebin, pazarlama iletişiminde yakaladıkları etkinlik ve bu etkinliği doğru kullanabilme kapasiteleri olduğunu görebiliyoruz.
Yani müşteri ile oluşturulan doğru diyalog hamlelerini becerebildiklerini…
Pazarda varolan dengeleri iyi algılayabilen, rekabet olgusunun yoğunluğunda bocalamayan, tüketicilerde oluşan bilinçlenmeyi doğru yönlendirebilen firmaların öne çıktığı bir zaman dilimini yaşamaktayız.
İşte bu noktada, doğru iletişimi yakalayabilmenin yollarından biridir reklam.
Tüketicinin algısına yönelik hamle yapıp, hedefe ulaşmayı ve ürüne artı değer katmayı öngörür.
Ürünü doğru tanıtan, hedef kitlenin dikkatini çekebilen reklam verenlerin kısa zamanda geri dönüş ve sonuç almaları kaçınılmazdır. Sonuçtan kasıt, satış rakamlarının yükselmesi ve kardır.
Zaten reklam veren firmanın, reklamı vermekteki gayesi de budur.
Doğru yerde, doğru zamanda reklam ve tanıtıma girmek doğru pazarlamanın olmazsa olmazıdır.
Değişimi devşirmek…
Eskiden “arz – talep meselesi’’ derdik…
Bu iki olgu ticarette eşit ağırlık ve oranda etkili olurlardı.
Belki arzın, talebe nazaran yüzdesi biraz daha kuvvetli idi o günlerde. Lakin günümüzde, arz cephesinin geçmişte varolan baskınlığının, talebin lehine çevrildiğini hepimiz çok iyi biliyor, görüyor ve yaşıyoruz.
Ve yine görüyoruz ki;
Tablo işte bu değişim ve talebe göre düzenleme ve pazarlama yapanların lehine gelişmekte…
Ben malımı ürettim, ithal ettim alan alsın zihniyeti artık çok gerilerde kalmıştır…
Ve tek adam yönetiminden ziyade şirket içi hareketlilik gerek/şart olmuştur.
Artık çalışanların bilgi ve birikimlerini, şirketin sermaye ve fiziki gücünden daha önemli bir katma değer olarak görülmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır… Çalışanın eleştiri ve fikirlerine değer veren ve onları baz alan yönetimsel bakış açısı muhtemel hata ve yanlışların minimize edilmesini ve dahi yok edilmesini getirmektedir…
İş yönetimindeki bu zihniyet değişimini, üretim ve pazarlama sürecindeki yenilikleri, yeniden yapılanma planı ile bütünleştirebilenler ancak rekabet edebilme gücüne sahip olabilmekteler…
Bir zamanların yüksek kar marjları ile iş yapabilmek artık na-mümkün gözükmekte, savurganlığı azaltmak gibi yöntemlerle elde edilen düşük marjlarla istikrarlı büyüme sağlanmaya çalışılmaktadır…
Uhdesindeki ürünü piyasada bulunan sair ürünlere nazaran farklılaştıranlar ancak satışlarını aynı oranda tutabilir, belki artırır konuma geçebilmektedirler…
Hedef kitleyi ve kitlenin sınırlarını iyice belirginleştirerek, onların talep ve isteklerine göre hareket etmek kaçınılmaz olmuştur… Böylelikle hem kaynak israfı hem de pazardaki yer kaybının önüne geçilmiş olunacaktır…
Doğruya değişerek eriştiğimiz, bol doğrulu günler dilerim.
Kalınız Sağlıcakla.