Bazılarına göre çok kötü, bazılarına göre ise sağlığı kurtarıcı sistem. Bu ay orta karar iyisi ile kötüsü ile Kamu Hastane Birliklerini yazalım dedik…
Kamu Hastane Birlikleri hayatımıza eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ döneminde giren yeni bir sistem oldu. Her ne kadar sağlık personeli ile bir türlü kan uyuşması gerçekleşemese de, aynı dünya görüşünü paylaşmasak da kendisi ile çok rahat dialoglarımız oldu, ne yalan söyleyeyim şahsen severim de, keşke bazı şeylere göz yummasaydı. Neyse konumuz Akdağ değil ama Sağlıkta Dönüşüm Programı dediğimiz de başlangıçta Akdağ ve Prof. Dr. Sabahattin Aydın’ı unutmamak gerekir.
Kamu Hastaneler Birliği’nin ilk oluşum tohumları bana göre il değerlendirme toplantılarında başladı. Bakan illere gider, gazetelere güzel pozlar verilir, kapılar kapanır ciddi fırçalamalar sonra dışarıya sızardı. Saha Koordinatörlüğü yapısı zamanla bölge mantığını oluşturdu. Bir de merkezi satın alma modeli devreye girmeye başladı. Tabi bu merkezi satın alma modeli iktisaden mantıklı olsa da altında yatan nedenin hep uçlardaki ihaleleri kontrol altına alma isteği olduğuna inandım. Tabi bu merkezi alım modelleri hep büyüklere yaradı. Küçük medikal firmalar, ilçelerdeki tedarikçilerin ölümünü hazırladı.
Olacak olmayacak derken 2011 yılının kasım ayında 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Kamu Hastane Birlikleri kavramı hayatımıza girdi. Başlangıçta planlanan yönetim kurulu modeli gelen tepkiler üzerine yumuşatılsa da aslına bakılırsa temel mantığı doğru ama uygulamaları soru işaretleri dolu bir oluşum hayatımıza girdi. Temel mantığı doğru dediğimizde neleri sayabiliriz. En başta özel sektördeki zincir hastane modeli il bazında olsa da oluşturulmuş oldu. Eğer doğru yönetilirse etkinlik ve verimlilik için mantıklı geldi. Diğer nokta ise yönetim modelinde oldu. Yıllardır anlattığımız üçlü saç ayağı modeli yönetsel olarak geldi. Yani tıbbı hizmetlerin, finansal yönetimin ve hasta bakım hizmetlerinin ayrılması hayata girdi. Ama bunu şu an görüyoruz ki hâlâ oturtamadık, pek çok hastane de hastane yöneticisi ile tıbbı hizmetler yöneticisinin çatışmaları sistemi zorlar oldu. Tabi geriye bakıp ilk yöneticilerin atanması da sancılı oldu. Ankara’ya gidip gelenler, devreye giren milletvekilleri, bakan kontenjanları, cumhurbaşkanının, başbakanın onayları, tarikat parti bağlantıları uçuştu durdu. Atamalar bittiğinde Karadeniz ağırlıklı yöneticileri yurt çapında görmüş olduk. İsmini vermeyeyim tüm illerde kişiler birbirini yerken bir ilde bakanlık genel sekreter bulmakta çok zorlandı. Kimse kabul etmeyince yakındaki bir ildeki kimsenin fark etmediği bir yönetici rica minnet genel sekreterliğe getirildi, hayat enteresan tabi.
İlk başlangıçtaki genel sekreterlik il sağlık müdürlükleri çekişmesini de unutmamak gerekir. Tabi bir de sisteme Halk Sağlığı müdürlükleri de eklenince valiler kimle muhatap olacaklarını şaşırdı. O günler de aşıldı elbette. Genel sekreterliklerde ikinci döneme girildi. Sistem bir miktar oturdu. Kendine has yeni bir bürokrasi de gelişmeye başladı. Ankara’ya sormadan iş yapmayan hastaneler artık birliğe sormadan iş yapamaz modeline döndü. Hastane ziyaretlerimde, tanıştığım yöneticilerin artık daha fazla sisteme hakim olduklarını hisseder oldum. Bu da güzel bir gelişme.
Peki hep yönetimi konuştuk, ya çalışanlar ve hastalar? Sağlık Bakanı değiştiğinde ilk beklenti yeni bakanın sağlık çalışanları ile daha sıcak diyaloglar kuracağı yönündeydi. Beklenti tam karşılandı mı? Bir aşama kaydedildi ama o kadar da olmadığını düşünüyorum. Tam Gün Yasası olsun, döner sermaye ve maaş beklentileri olsun eski sistemin devamını görüyoruz. Üst yönetim de dağıldı görünüyor ama son dönemlerde üniversite nedeni ile çok da içlerinde değilim, bilemiyorum.
Ya hastalarımız? 10 yıl önceye göre durumun daha iyi olduğunu düşünüyorum. Yeter mi, yetmez elbette. Ama bunu tam anlayabilmek için hasta memnuniyet anketlerinin gerçekçi yapılması ve değerlendirilmesi gerekir. Sadece memnuniyet anketi de yeterli değil, tıbbı değerlendirme sistemlerinin de devreye alınması gerekmektedir. Sonuçta Sağlık Yönetimi cephesinde baktığımda, Kamu Hastane Birlikleri profesyonel yönetime geçişte iyi bir aşama olarak görüyorum. Yeter ki bu konu da eğitimi olan ehil kişilere bu koltuklar emanet edilsin…