Eğitim Türkiye’de enteresan bir alan. Sözde en önem vermemiz gereken nokta ama uygulamaya gelince okulların, öğretmenlerin hali ortada. Hâlbuki ülke geleceğini emanet ettiğimiz genç neslin, bizlerden çok daha iyi eğitime kavuşması gerekirken, ülkenin kaynakları uzun dönemli eğitimden çok kısa dönemli göz boyamaya dönük, üst yapı yatırımlarına harcanmaktadır.
Geçtiğimiz aylarda çıkan Prof.Dr. Celal Şengör’ün Aptalı Anlamak kitabının (Ka Yayınları) sayfaları arasında, hocanın hâlâ ülkenin en iyi öğrencilerini kendine çekebilen İTÜ’ye gelen öğrencilerin, artık ortaokul seviyesinde bilgi ile geldikleri şikâyetini okuyunca insan durup düşünüyor. Ne olduk, nereye gidiyoruz. Aynı duyguyu -devleti vâkıfı fark etmez- tüm üniversite hocalarının yaşadığını sanıyorum. Yıllar şaka gibi geçiyor ama 96’dan bu yana ders anlatan bir kişi olarak, lisansta her yıl anlattığım seviyeyi daha da düşürdüğümü biliyorum. Peki, dünya bilgi toplumunda hızla yelken açarken, ne oldu da öğrencilerimizin bilgi seviyesi düştü. Üzgünüm ki, bunda son yılların iktidar görüşünün, felsefesinin bilen değil, dindar nesil yetiştireceğiz derdi ile temel bilgiden çok, sürekli eğitim politikalarının oynanması ile ortaya çıktığını görüyorum. Kişilerin dindarlığı ile tabi ki derdimiz olamaz, keşke dini de hurafelerden uzak gerçekleri ile bilseler. Burada sıkıntı, ne temel bilgisi tam, ne de düşünme yeteneği oturmuş kitlelerin, buyurun size lise diploması diyerek üniversite kapılarına, kundakta cami önünde terk edilenler gibi bırakılmasıdır.
Bazen diyorum, biz sağlık sektörü olarak şanslıydık, doğrusu yanlışı tartışılır en azından uzun dönemli bir Akdağ Bakanlığı yaşadık, ne olduğunu olacağını biliyorduk. Ya eğitim de durum. Neredeyse her yıl bir bakan değişikliği ve her gelen bakanda da sistemin değişmesi. Cep telefonunu harika kullanan bir nesil ama testte şık işaretleyebilen ama düz yazı yazamayan bir kitle.
Ben size daha çarpıcı bir durumu anlatayım. Konferans için gittiğim doğu-güneydoğu’da ismini vermeyeceğim bir Anadolu lisesinin müdürü. Odasında çay içiyorum. Bana söylediği kelimeler hâlâ kulaklarımda uçuşuyor: Hocam dedi, “biz geçen yıl 350 civarında öğrenci aldık. Bunun 250’ye yakını okuma yazma seviyesinde. Biz de bu öğrencilere sanmayın ki 4 yıllık eğitim veriyoruz. Ya hocamız yok, ya okul tatil, ya yaz geliyor çalışmaya gidiyorlar ya da üniversite sınavı bahanesiyle rapor vs. aslında bakarsanız bizde burada toplasan ancak 1 yıl eğitim veriyoruz, üniversitelere gönderiyoruz”. Bu bile hepimizin uykularını kaçıracak bir durum olmalı. Ama yol yaptılar…
Sağlık da aynı eğitim gibi toplum damarlarına dokunan bir unsur. Hangimizin ne zaman hastalanacağı, ne zaman sağlık ekibine muhtaç olacağımız, bunun neye mal olacağını bilemiyoruz. Satın alma gücümüzü aşacak bir harcamaya karşı, ya kamuya prim ödüyoruz ya da özel sağlık sigortalarına ödemeleri yapıyoruz. Özel sağlık sigortalarını başka bir yazı da üzerinde dururuz, ama o da toplumda güven vermeyen bir yapıda bulunuyor. Bu algının kabahatini de sektör kendinde aramalı.
Peki, iki unsurun kesişimini oluşturan sağlık eğitiminde durum nasıl. Lise seviyesinde bakarsak Anadolu lisesinde durum ne ise, sağlık meslek liselerinde de çok farklı olduğunu düşünmüyorum. Üniversite seviyesinde ise içi bizi dışı sizi yakar mantığı ile gördüğümüz örnekler, Anadolu da bazı üniversitelerin imkânsızlıkları, eyvah bu çocuklar mı bize bir şey olunca bakacak, dedirtiyor. Geçtiğimiz ay Erzurum’da yapılan SHMYO Müdürleri toplantısında gözlemlediğim sağlık eğitimi veren tüm okulların ciddi bir denetime, standartlara ihtiyacı bulunduğu şeklinde oldu. Bizler İstanbul’da şanslıyız, çok sayıda hastane, nitelikli hocalarla hizmet sunuyoruz ama diğer okullarda durum böyle değil. Hele bir de üniversite hadi bendensin sloganı ile gel bana diploman hazır şeklinde ilan verebiliyorsa; bunu kendine hak, öğrenci de oh ne güzel diyebiliyorsa, durum daha da kötüye gidiyor demektir.
Standardizasyon, temel şartlar ve bir üst düzey akreditasyon hepimize lazım. Belki eğitim sistemimizi ortaokul, lise ve üniversitede puanlayabilecek, sıralayabilecek ve bunu kamuoyu ile paylaşabilecek şeffaf bir sisteme ihtiyacımız bulunuyor. Sağlık alanında baya yol aldık ama eğitim sektöründe buna çok daha fazla ihtiyacımız var.