Mehmet Ali ÖZKAN yazdı…
Bu makalemin konusunu başka bir konuya ayırmıştım. Makaleyi yazmaya başlama dakikalarında Merkez Bankası’nın faizleri tekrar yükselterek, politika faizini 17.75’e kadar yükselttiği bilgisi gelince makalenin konusunu Faiz-döviz ilişkisine çevirdim.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan her konuşmasında yüksek faizden şikayet ediyor, Merkez Bankası da mecburen yükselen döviz hareketlerine karşı faiz silahını kullanarak döviz kurunu kontrolde tutmaya çalışıyor. Şu seçim döneminde Türkiye ile sorunu olan bazı batı ülkeleri Erdoğan’ın seçilmemesi için her türlü gücü, imkânı kullanıyorlar. Bu işte bazı zengin Arap ülkeleri, İsrail, ABD, Almanya olmak üzere FETÖ’nün finans gücünün de kullanıldığını göz ardı edemeyiz.
Ekonominin genel durumu dövizlerin bu kadar yükselmesine ve dolayısıyla faizlerin bu seviyelere çıkmasına sebep değil. Bu faiz oranları ile yatırım yapmak, istihdam oluşturmak, gençlere iş imkânları yaratmak mümkün değil. Faiz artışları ve döviz artışları bu ülkede kimsenin işine yaramaz.
Bugünlerde seçim meydanlarında liderlerin ağzından düşmeyen çok uzun taahhütler var. Asgari ücreti şu kadar yapacağım, eğitimi ücretsiz yapacağım, işsizlere maaş bağlayacağım, kredi kartlarının paralarını ödeyeceğim, emekliye ekstra prim vereceğim emekli maaşlarını arttıracağım ve daha birçok kulağa hoş gelen vaatler. Biraz aklı başında olan vatandaş soruyor bu liderlere, be kardeşim bu faizlerle, bu kur artışları ile bu ülkede iş imkânlarının azaldığını ve azalacağını, yeni yatırımların olamayacağını, vergi gelirlerinin azalacağını dolayısıyla devletin gelirlerinde düşme olacağını görmezden gelerek sadece seçim kazanmak için halkın gözüne bakarak veremeyeceğiniz vaatlerde bulanarak seçmeni kazdırma yoluna neden gidiyorsunuz?
Eğer kandırma değil de gerçekten inanarak söylüyorsanız o zamanda gerçeklerden bir haber olarak ülkeyi yönetmeye kalkıyorsunuz sorusunu soruyor vatandaş. Kısaca vaatler konusunda samimiyetten uzak ülkenin ekonomik değerleriyle örtüşmeyen sözlerin sarf edilmesi siyasilerin ülkeyi layıkıyla yönetmek konusunda vahim durumda olduklarını gösteriyor.
Ülkede faiz artarsa, dövizler yükselirse zararı herkese olur. Bunun iktidarı muhalefeti olmaz. Seçmen, millet vizyon sahibi, halkın önünü açacak ağzından çıkanı kulağının duyacağını bilen liderler istiyor. Ne üzücü, onlarda bu ülkede pek fazla bulunmuyor. Cumhuriyetimizin kuruluşundan bugüne kadar geçen süreçte siyasette iz bırakan kaç siyasi liderimiz var? Bir elin parmaklarından daha az sayıları.
Bunları neden yazdım. Bir milletvekili dostum parti çalışmaları için İstanbul’da bulunuyor. Ortak dostlarımızla beraber iftar yaptık. İftar sonrası sohbetin konusu doğal olarak seçimler oldu. Vekil arkadaşım aynen şunları söyledi: “Tayyip Erdoğan’ın oyları döviz kurlarının artmasından sonra bir hayli düştüğü görülüyor. Ekonomideki bozulma ve dövizlerdeki artışlar devam ederse daha da oy kaybedecektir. Bu konuda Dünyadaki Tayyip Erdoğan karşıtlarının hepsi, finans sektörü dahil hepsi Erdoğan’ın kazanmaması için çaba içindeler. Bu da bizim işimizi kolaylaştırıyor.”
Sordum kendisine, ‘Tayyip Erdoğan kazanmasın diye yapılanlar ülkenin genel ekonomisini bozmuyor mu? Halkın fakirleşmesine sebep değil mi? Dolayısı ile faturasını halkın ödeyeceği bu haksızlıklar ülkemize neden yapılıyor? Sizde bu haksızlıklardan neden medet umuyorsunuz?’
Şunları söyledi: “Biz iktidar olunca haksızlıklar bitecek, iyileşmeler olacak. Halkın refah ve huzuru artacak.”
Klasik siyasetçi cevabı. 24 Haziran seçimlerinin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı sonuçlarla sonuçlanması en büyük arzumuzdur. Bu ülke için mesaisini harcayan, yetim hakkı yemeyen siyasiler başımızın tacıdır. Tabi varsa.