Salgın öncesi ‘asla pes etme’ tavsiyelerinin, salgınla birlikte ‘hayat çok kısa, en iyisi yüreğinin götürdüğü yere git’ nasihatine dönüştüğü bir dönem sonrasında; global faiz artışlarıyla başlayan parasal sıkılaşma ve takibinde savaşla, II. Dünya savaşı sonrası yaşanan en büyük ekonomik krizle yüzleşen iş dünyasında beklenen ‘büyük istifa’ nın yerini, ‘büyük işten çıkarma’ ihtimaline bıraktığı karışık bir günde, kitabevinde gözüme Brittany Hennessy’nin Influencer (sosyal medya çağında marka yaratmak) adlı kitabı ilişti. Elime alıp, 3-5 saniye sonra, nazikçe rafındaki yerine geri bıraktım.
Beynimizde dolaşmayı en sevdiğimiz yollar, bildiğimiz yollar. Ne de olsa tatlı tatlı dolaşmak güvenli ve rahat. Halbuki, ne zaman kendimi farklı bir alan için zorlasam, bir fırsatla ödülünü alıyorum. Ertesi gün dönüp, kitabı satın aldım ve markasının tanıtımında fenomen kullanmayı düşünen şirketler için derledim:
Başarılı Fenomen (Influencer) Olmak
Fenomen: Dijital/sosyal platformlarda çok takipçi veya çok sayıda görüntülenmeyle, hedef kitlelerini etkileyerek, ürünün pazarlama ve satışını sağlayan kişiler.
- En az 4 platformda aktif olması: Facebook, Twitter, Instagram ve Youtube. Genç takipçi için tik-tok.
- Şirket ve ürüne uygun, sürüden farklı, özgün bir bakış açısı olması.
- İçerik kraliçedir: Takipçilerle bağ kurup, ilgi uyandırabilen içerikler üretmesi. Takipçiler burunlarına gelen kötü kokuyu alabilir; içeriklerin dürüstçe hazırlanması ve gerçekçi hissettirmesi.
- İnternette olduğu kadar, gerçek hayatta da insanlarla bağ kurabilmesi –açılışlara, davetlere katılması-.
- Sık paylaşım yapması.
- Rakip firmanın tanıtımında yer almamış olması.
- Takipçilerine olumsuz tavır takınmaması; her ürüne ‘tüm zamanların en iyisi’ demeyecek kadar da içten olması. Her ay 5 farklı rimeli pazarlamaya çalışan fenomenin, takipçilerini etkilemesi beklenemez.
- İçerik ve reklamlar arasında 70/30 dengesini kurması (her 10 gönderiden 7’si özel, 3’ü sponsorlu ürün olması).
- Cinsiyet/ırk/ten rengi veya cinsel eğilim ayrımcılığı yapanlardan uzak durulması.
- Fotoğrafların düzeltilme aşamasında, görünüşüyle tamamen farklılaşacak kadar oynanmaması.
- Motive edici, moral verici, eğlendirici içerikler paylaşması.
- 100’bin takipçiyi geçen, tam zamanlı ve tercihen menajerli fenomenle anlaşılması.
- Sadece kendinin değil, sosyal çevresinin de yer aldığı paylaşımlar yapması.
- Yorumlara cevap verip, takipçileriyle bağ kurması.
- Kendisi ve ürünle ilgili gereğinden fazla bilgi paylaşmaması.
- Gerçek takipçi sayısını, profilini, cinsiyetini, yaşını, yaşadıkları yeri ve hatta etnik kökenine kadar bilgi veren uygulamalar var. Ürününüzün doğru hedef kitlesine hitap ettiği fenomeni seçmek önemli. Bir ruj tanıtımı için, 1 milyon erkek takipçisi olan bir fenomen yerine, 100 bin kadın takipçisi olan fenomen tercih edilebilir. Rujun fiyatının, takipçilerin satınalma gücü ile uyumlu olması gerekir. Özel bir bölgede satışa çıkan ürün içinse, takipçilerin nerede yaşadığı gibi detaylar öne çıkar –evet, sosyal medya bizi bizden iyi tanıyor ve hepimiz birer hedef veriyiz–
- Ürünün yer aldığı internet sitesine eklenebilecek veya dergide yayımlanabilecek bir içerik üretme becerisi, vasat bir fenomeni, harika bir fenomenden ayırır.
- Fenominin özgeçmişini ve yer aldığı tanıtım işlerini bulabildiğiniz bir web sitesi olması.
- Fenomenliğin de bir formülü var:
(Beğeniler+Yorumlar) / Takipçiler(gönderi tarihindeki) = Etkileşim Oranı
Fenomenlik tam zamanlı ve oldukça da çaba ve emek isteyen bir iş; olmayı düşünenlere kolay gelsin.
Fenomen olmayı düşünmeyen, ‘övgü ve onay ihtiyacımı sosyal medyada aramayayım, dopaminimi evde temiz temiz kendim yapayım’ diyenler için (ki ekmek yapanlar, bunu da yapabilir); günde 10 dakikanızı ayırarak yapabileceğiniz kısa bir alıştırma önerim var:
- Bugün keyifle yaptığınız işler nelerdi?
- Kimlerden, ne için övgü/destek aldınız?
- Hangi işi yaparken başarılı hissetiniz?
- Bugün ne için minnettarsınız?
- Siz kim için olumlu duygu hissettiniz ve bunu nasıl ifade ettiniz?
Bol dopaminli günlere,