Aralık ayına, ABD kaynaklı ve Kuveyt ile Hindistan’da da faaliyet gösteren CIO Times dergisinin “2021 Yılı İş Dünyasının En Güçlü Kadın Liderleri” arasına seçilmiş olmanın gurur ve mutluluğuyla girmekteyim. Bu yolda yardım ve desteği bulunan herkese sonsuz şükranlarımı sunarım.
Liderin Sahip Olması Gereken 3 Önemli Özellik:
DOĞRULUK/DÜRÜSTLÜK: Takımlar liderin sözüne, stratejisine ve yetkinliğine güvenebilmelidir.
ÇEVİKLİK: Lider, en kısa sürede en iyi hamleyi sağlayacak yol ve yöntemi bulabilmelidir. Kıvrak zekalı ve yaratıcı olmalı ve uzman bir ekiple çalışmalıdır.
ESNEKLİK/UYUM: Hızla değişen dünyada, lider engeller karşısında dayanıklı ve yönettiği takımın da desteğini alarak, vites ve yol değiştirebilecek esnekliğe sahip olmalıdır.
Değişime uyum göstermede başarısız olan şirketlerdeki 5 sebepten 3’ü İnsan Kaynağının iyi yönetilememesinden kaynaklanır. Diğer 2 sebepse, işlevsiz bir Strateji ile, Finansal başarısızlıktır.
Sanatın tüm bunlarla ne ilgisi var?
1990’lı yıllarda, İKSV festival biletleri satışa çıkmadan önceki gece, Taksim Atatürk Kültür Merkezi önündeki gişenin önüne çadır kurulurdu. Film festivalinde peş peşe günde 3 film seyretmekle övünülürdü. Boğaziçi Üniversitesi’nde okurken, hayatın tuhaf tesadüflerinden biri olarak, İKSV direktörü çok değerli Cevza Aktüze ile yollarımız kesişince, kendimi her gencin rüyası Yıldız Sarayı’ndaki Festival Binası içinde çalışan genç bir asistan olarak buldum. İlk bilgisayarı, faksı kullanmam, kültüre paradan daha fazla önem veren bir grup zeki ve eğlenceli direktör grubuyla tanışmam, dünya yıldızlarını kulisten izleme ayrıcalığını tatmam, sanat piyasasındaki tatlı dedikoduları ilk ağızdan duymam da bu döneme denk gelir.
Kasım ayında Atlas Sineması’nda Tiyatro Festivali’nin Sophocles’in Oedipus eserinin ödüllü topluluk Internationaal Theater Amsterdam tarafından sergilenen modern yorumunu, özlem ve keyifle seyrettim. AKM’nin açılmasıyla, ünlü tenorumuz Murat Karahan ve diğer değerli sanatçılarımızın sergilediği Aida Operası’nı ise soluksuz izledim. AKM’nin ön cephesine uzun uzun bakıp, ‘bu bina taştan duvardan ibaret değil, bir ruhu var’ diye düşünmeden edemedim. İki gösteriyle insanlığın 3000 yıllık kadim tarihi İstanbul’da yeniden can buldu. İnsan, acımasızca önüne çıkan herşeyi yok edebiliyor ama şehrin, doğanın, sanatın ruhu yok olmuyor.
Eda Soylu’nun ‘Yetişkinler için Oyun Blokları’ adlı sergisi tarih-doğa-insan kavramlarını sorgulatmakla birlikte, tarihsel geçmiş içinde doğanın pürüzlü, çatlaklı, asimetrik, kıvrımlı, küflü, eğri büğrü ama yenilmez duruşunu da göz kırpıyor ve bloklara bakarken içimden dedim ki:
‘Bu küpler Saplantı-Takıntı-Zorlantı (OCD) tedavisi için de iyi gelebilir…’
Kültür ve Sanatla,
Referanslar: