Kanser hastalığının tedavisinde tüm dünyada artık yeni tedavi yöntemleri kullanılmaya başlandığına dikkat çeken Koç Üniversitesi Hastanesi Tıbbi Onkoloji bölümü doktorlarından Dr. Fatih Selçukbiricik, gerek hedefe yönelik tedaviler gerekse immünoterapi tedavilerinin bu alandaki başlıca yenilikler olduğunu aktardı. Günümüzde geleneksel kemoterapi dışında bu tedavi seçeneklerinin kullanılması hastalara daha iyi bir sağkalım sunduğunu ve daha iyi bir konfor sağladığını aktaran Dr. Fatih Selçukbiricik, tıbbi onkoloji olarak, bu gelişmelere paralel olarak tedavilere rahatlıkla ulaşarak, hastalara uyguladıklarını anlattı.
Bu tedavilerden hastanın yarar görüp görmeyeceğini anlamanın öncelikli yolunun, hastalıkla ilişkili bir genetik değişimin olup olmadığının araştırılması gerektiğini vurgulayan Dr. Fatih Selçuk Biricik “Bu amaçla, hastanın alınan doku örneğinden mutlaka genetik incelemelerinin yapılması, immünoterapi ve hedefe yönelik tedavi için uygunluk testlerinin saptanması gerekmektedir. Eğer böyle bir uygunluk tespit edilirse, o zaman anahtar-kilit uyumu gibi hastalarımıza bu tedavileri verebilmekteyiz. Eğer genetik olarak bir mutasyon tespit edilmemişse, o zaman hastaya böyle bir tedaviyi ulaştırmak mümkün değildir.
Bu tarz mutasyonların tespiti için birtakım testler yapılmaktadır. Bu testler hastanemizde de güncel literatüre uygun olarak, en doğru ve en iyi şekilde yapılabilmektedir. Eğer yeterli doku elde edilemiyorsa, likit biyopsi dediğimiz kandan yapılan incelemelerde de bu mutasyonlar belirlenebilmektedir. Çok basit bir immün boyama testinden yeni nesil dizileme testine kadar çok geniş bir yelpazede bu testler uygulanabilmektedir ve hastamızın da bu tedaviye uygun olup olmadığı böylelikle anlaşılabilmektedir. İmmünoterapi için de durum böyledir. PDL-1 dediğimiz bir belirteç, hastanın immünoterapiden ne kadar fayda göreceğini ya da fayda görüp göremeyeceğini belirlemektedir. Bu testin sonucuna göre, biz hastalarımıza ya sadece immünoterapi ya da immünoterapi ve kemoterapi kombinasyonlarını uygulamaktayız” diye konuştu.
Dr. Fatih Selçukbiricik, bu tedavilerin son derece güvenilir ve kemoterapiye göre son derece iyi tolere edilebilen tedaviler olduğunu ancak yine de kendi içerisinde birtakım yan etkiler barındırdığına da dikkat çekti. Dr. Fatih Selçukbiricik sözlerine şöyle devam etti: “Bu yan etkilerin hepimiz tarafından iyi tanımlanan ve iyi bilinen yer etkilerdir ve yönetilebilirler, yani yan etki çıktı diye bu ilaçların kesilmesi gerekmemektedir. Tedavi seçenekleri açısından ve kemoterapiye kuvvetli bir alternatif olması bakımından, hem hasta için hem de hastanın tedavisini yöneten doktor için iyi bir ufuktur. Bu tedavilerle birlikte sağkalımlarda çok belirgin derecede artışlar gözlenmektedir. Hatta tam kür sağlanan hastalarımız da olmaktadır.
Yine de bu tedavilere bir uygunluk söz konusu değilse, elimizde standart tedavi şeması olarak kemoterapiler vardır. Kemoterapi, herhangi bir hasta seçimi ya da herhangi bir özel mutasyon olmaksızın, her hastaya uygulanabilen tedavi yöntemidir. Kemoterapide de birtakım yenilikler ve gelişmeler olmuştur. Bu tedavi de yine onkolojik tedavinin vazgeçilmez bir parçasıdır, ancak yan etkilerle daha çok ön plana çıkması tedavide kısıtlayıcı olmaktadır.
Bu noktada, hastayı geniş kapsamlı değerlendirerek, moleküler patolojiyle konsülte ederek ve gerekli konsültasyonları yaparak en uygun ve hastaya özel tedavi kararını vermek, en ideal ve en doğru yaklaşımdır.”