Kanserde Giyilebilir Elektrik Alan Uygulaması (ECCT) Expomed Eurasia’da tanıtıldı. Revotera Medikal Teknolojiler tarafından tanıtılan cihaz ilgi gördü.
Revotera’nın, sağlık, görüntüleme ve teknoloji geliştirme alanında profesyonel eğitim almış tıp pratisyenleri ve tıbbi fizikçilerden oluşan bir grup tarafından kurulmuş bir kuruluş olduğunu söyleyen Revotera Medikal Teknolojiler CEO’su Prof. Dr. Abdulhakim Coşkun, “ECCT 2010 yılında Endonezyalı bilim insanı Dr. Warsito P. Taruno tarafından geliştirilen ve kanser hücrelerini yot etmek için elektrik alan kullanan alternatif bir yöntemdir. Bu yöntem, geleneksel kanser tedavilerine dirençli olan tümörler dahil olmak üzere çeşitli kanser türlerinde tamamlayıcı bir yöntem olarak kullanılmaktadır. ECCT kullanımı kolay, giyilebilir ve çok düşük yan etkiye sahip olması nedeniyle umut vadeden bir seçenek olarak görülmektedir. ECCT kanser hücresinin büyümesini ve bölünmesini durdurmak için düşük yoğunluklu elektrik alanların kullanılmasıdır. Normal hücrelerden daha fazla polar moleküle sahip olan kanser hücreleri, hücre bölünmesi sırasında uzun eksenleri boyuncu dipoller oluştururlar. Alternatif bir elektrik alanı, bu dipollerin dönmesine neden olarak hücre içinde mekanik strese ve sürtünmeye neden olur. Bu stres, mitotik iğin oluşumunu ve işlevini bozarak anormal veya eksik hücre bölünmesine yol açar ve sonuçta hücre ölümüne neden olur” dedi.
“İyi yaşam kalitesini teşvik ediyoruz”
“Revotera, dünya çapında insanlar için daha iyi yaşam kalitesini teşvik etme konusunda ön planda kalmak için özenle çalışmaktadır. Deneyimli ekibimiz, daha iyi bir topluluk için en son teknolojiden çözümler sunmaktadır” diyen Prof. Dr. Coşkun, ECCT ile ilgili şu bilgileri verdi: “Yöntem, hücre bölünmesi sürecini bozmak ve nihayetinde kanser hücrelerini yok etmek için uygun frekansı ve yoğunluğu kullanarak, tümör bölgesinin etrafını stratejik olarak yerleştirilmiş temassız kapasitif elektrotlardan bir elektrik alanı oluşturmayı içerir. Kapasitans prensibi, bir şarj ve deşarj işlemi yoluyla dönüşümlü olarak pozitif ve negatif voltajlarla uyarılan iki çift elektrot içerir. Ek olarak, bir elektrot, elektrik alanının hizalanmasını yönlendirmek için toprak görevi görür. Bu şarj-deşarj işlemi, vücudun yüzeyinde ve tümör kütlesi yüzeyinde titreşimli elektrik polarizasyonunu indükleyerek dürtüsel alternatif elektrik kuvveti üretir.
ECCT mekanizması, kanser hücrelerini elektrik alanları aracılığıyla seçici olarak hedefler ve hücreler arasındaki dielektrik özelliklerdeki eşitsizliklerden yararlanır. Dielektrik özellikler, bir malzemenin uygulanan elektrik alanları altında elektrik yükünü depolama yeteneğini gösterir. Artan su içeriği, membran kapasitansı ve metabolik hız nedeniyle daha yüksek dielektrik özelliklere sahip olan kanser hücreleri özellikle etkilenir. Kumaş katmanlarına gömülü kapasitans üretilen elektrik alanları, hücre bölünmesi için çok önemli olan mikrotübüller üzerinde itici bir kuvvet uygular, onları bozar ve kanser hücrelerinde hücre ölümüne sebep olur. Daha düşük polarizasyona sahip normal hücreler, elektrik kuvvetinden daha az etkilenir. Kapasitans, tümör boyutuna ve konumuna göre ayarlanabilir ve elektrik alanları bir kontrol cihazı kullanılarak modüle edilebilir.”
ECCT’nin sağlıklı hücrelere etkisi
Prof. Dr. Abdulhahim Coşkun, ECCT’nin sağlıklı hücrelere etkisi ile ilgili ise şunları anlattı: “Kanser hücrelerindeki elektriksel özellikler sağlıklı hücrelerden farklıdır. Kanser hücreleri normal hücrelerle karşılaştırıldığında nispeten daha yüksek elektriksel özelliklere (iletkenlik ve geçirgenlik) sahiptir. Sonuç olarak, kanser hücreleri dış elektrik alanlarına normal hücrelere göre nispeten daha duyarlıdır. Mitoz sürecinde mikrotübül aktivitesinin oluşturduğu yüksek elektrik gerilimi nedeniyle, kanser hücrelerinin dış elektrik alanına tepkisi, hücre bölünmesi sürecinde daha belirgin ve yıkıcıdır. ECCT’nin yoğunluğu ve sıklığı nispeten yalnızca mitoz sırasında kanser hücrelerini etkileyecek kadar düşük ayarlanır. ECCT uygulamasının pre-klinik ve klinik olmak üzere kanser dahil pek çok alanda bilimsel çalışmaları ve sertifikasyon süreci devam etmektedir. Günümüze kadar başta Endonezya ve Japonya’da olmak üzere 10.000 üzeri hastada tamamlayıcı bir yöntem olarak uygulanmıştır.”