Geçen ay yolum Dubai’den geçti. Dubai çölün kenarında vaha, belki de lüks bir serap. 2020 yılı salgın sonrası ve Rus-Ukrayna savaşıyla nüfusu ikiye katlandı. Görünüşe göre serveti de… Sanılanın aksine Dubai’de petrol yok. 1971’de 6 Emirliğin biraraya gelmesiyle kurulan Birleşik Arap Emirlikleri içinde şimdilik sadece Abu Dhabi’de petrol var. Dubai ilk yıllarında yaptığı turizm atağı sonrası yükseldi. 2008 ABD emlak krizinde ise iflas noktasına gelerek, krizden kardeş Emirlik Abu Dhabi desteğiyle çıktı ve şimdilerde yeni öyküsünü yazmakta. Stratejisini gümrük ve vergi muafiyeti sağladığı serbest bölgelere çektiği hemen her global şirket temsilcisiyle ticaret, emlak, finans, kripto para, turizm, varlık yönetimi, sanat gibi birçok alanı ekleyerek ve %85 yabancı nüfusuyla Singapur ve Hong Kong ile yarışmakta. Dubai’de hayat çok hızlı, rekabet hiç görülmediği kadar çetin. Sağlı sollu dev gökdelenler arasından süzülen ultra lüks arabalar günün her saati artık trafikte kalıyor. Mega yapılar, ultra lüks daireler satışa çıktığında, dakikalar içinde satılmış oluyor. Bu yıl ilk 9 ayda sadece konut satışında $4.91 milyarlık işlem gerçekleşmiş.
Hızlı büyümenin ve sınırsız servetin kendine göre problemleri var. Hava kalitesi
çöl tozlarının da etkisiyle sağlığı tehdit eder boyutta. Dünyanın en pahalı şehirlerinden biri. İklim değişikliği etkisine son derece açık ve tabi finans literatüründeki yükselen sarkacın ne zaman tersine döneceğini kestirmek de güç. Dubai her şekilde bir yetişkin için, bir çocuğun Disneyland’a gidip döndüğündeki hissettiği tadı bırakıyor, varlıklı kesim için son derece keyifli.
2050
Küresel ısınmayla iklim krizi yaşayan dünyamızda gün geçmiyor ki bir kuraklık, yangın, sel, fırtına felaketi haberi almayalım. Pasifik Okyanusı-u sularının ısınmasıyla hava olaylarına neden olan El Nino, Süper El Nino’ya dönüştü. Kar yağışının azalması buzulların erimesine, sonrasında kuraklık ve sellere yol açıyor. 2050 yılında Apler’deki buzulların üçte biri erimiş olacak. Sorun kayak turizminin bitmesi değil elbet. İçme ve sulama suyunun yarısı buzullardan karşılanıyor. Buzulların hızla erimesi sele, kış aylarında yeniden oluşmaması kuraklığa işaret. Panama Kanalı’ndaki su seviyesinin düşmesiyle Kanal girişinde yük gemileri epeydir uzun kuyruklar oluşturuyor. Sanayi Devrimi öncesine eşdeğer, insanlık için kırılma noktası olacak sıcaklık değerini 1.5 derecenin altında tutma hedefini yakalamamız neredeyse imkansız; Geçen yıl 1.06’yı sınırını geçtik. 2023’ün üçte birinde ise 1.5 derecenin üstünde sıcaklık artışı görmekteyiz.
Global deniz seviyesi 1880’den beri 21-24 cm yükseldi. Yükseliş yıllar içinde katlanarak artıyor. 2006-2015 yılı arasında 3.6 mm, sadece 2022’de 101.2 mm yükseliş görüldü. Hayatımızda hiçbir değişiklik olmazsa, deniz seviyesi, 2100’de 2.2 metre yükselmiş olacak. Dünya ana bu senaryoyu defalarca yaşadı; kuraklıklar, buzul çağları, volkan patlamaları, meteorlar…Kimi canlılar ayakta kaldı, kimisi de yok oldu. Fakat muhtemelen ilk defa insan denilen canlı, yaptığı devrimlerle kendi soyunu tehlikeye atma noktasına getiriyor. Geçen gün Avustralya kıtasının doğusunda sular altına gömülü bulunan, 8. Kıta Zelandiya’nın haberi vardı. Şimdi de suların metrelerce yükselmesini sonucu oluşacak türlü senaryolar var. Adalar, kıyılar, şehirler ve hatta ülkelerin suların altında kalması ihtimali… Bugün dünyada 1.47 milyar insan sular altında kalma riski taşıyan şehirlerde yaşıyor. Uzakdoğu ve Karayipler’de kimi adalar yüzen şehirler kurmak, kıyı şeridine dolgu ilaveler yapmak, sular altında kalan şehirleri iç bölgelere taşımak gibi önlemler alıyor. Güney Kore’de inşa edilen yüzen şehrin ismi Oceanix Busan. Dünya servetinin %99’unu elinde bulunduran %1’lik grubu iklim için daha fazla çaba göstermeye çağırıyoruz. Zira yakın bir zamanda Mars’ta yaşam sürmek pek de mümkün gözükmüyor.
Kovid-19 aşısının 6 ayda yapılmasının imkansız olduğu görüşünü yerle bir eden aşının altından bu işe 40 yıl gönül ve bir ömür vermiş bir bilim insanı çıktı: Dr. Katalin Kariko. Macar asıllı biyokimyager Kariko ve ABD bağışıklık uzmanı Drew Weissman m-RNA ve Kovid-19 aşılarına yaptıkları katkılardan dolayı 2023 Nobel Tıp Ödülüne layık görüldü. RNA tedavisi sadece küresel salgın için değil, grip, HIV, SARS ve kanser tedavileri için de dönüm noktası oluşturacak nitelikte. Macar bir kasabın kızı olan Dr. Katalin Kariko, bilim insanı olmaya karar verdikten sonra, 20’li yaşlarda ABD’ye göç eder. Pensilvanya Üniversite’nde onlarca yıl geçici statüde ve diğer bilim insanlarına kıyasla oldukça düşük bir maaşla çalışır. Fazlaca önemsenmeyen ve epey tepeden bakılarak, yer yer küçümsenen Dr. Kariko’nun takıntılı şekilde geliştirdiği RNA çalışmaları itibar görmez. İlerleyen yıllarda çalışması ödül alsa da, ihtiyacı olan fon ve desteği bir türlü bulamaz. ‘Geleneksel medota’ aykırı birşey yapmanın cezasını üzün süre çeker, çalışmaları alaya alınır, saati 1 dolara uzun yıllar çalışır. Dr. Kati Kariko ve Uğur Şahin’in yolları 2013’te Avrupa’daki bir seyahati sırasında birleşir. Kariko “hayatımda ilk defa RNA’nın iyi bir teknik olduğunu anlatmam gerekmedi çünkü orada tanıdığım tüm bilim insanları mRNA’ya gerçekten inanıyordu” der ve Dr. Uğur Şahin’in Biontech’te birlikte çalışma teklifini kabul ederek; 2013-2022 yılları arasında aktif, sonrasında danışman olarak çalışmaya devam eder. Aşı ile ilgili insanlığa katkısı hepimizin malumu…
29 Ekim 2023, yeni Türkiye’nin, Cumhuriyetimiz kuruluşunun 100. Yılı. Hepimize kutlu ve mutlu olsun. Ulu Önder Atatürk’ün bizler için çizdiği yolda yürümeye devem edeceğiz. Ne mutlu Türküm diyene!
Referanslar:
Unesco, Reuters, World Economic Forum, BBC Türkçe, Bloomberg
Climate Change: Global Sea Level, Climate.gov
Kati Kariko by Gina Kolata, New York Times, 2023