Sağlık teknoloji girişimlerinin bu kadar revaçta olmasının nedenlerinden biri de teşhis tedavi protokollerinin sürekli gelişerek yenilenmesine dayanmasıdır.
Son yıllarda pandeminin etkisi midir bilmiyorum ama sağlık teknolojilerine olan ilgi oldukça ileri seviyede. Bu ilgi ve alakanın bizler gibi birçok sektör paydaşı tarafından da olumlu karşılandığına eminim. Tabi ortaya bir ürün koymak hiç kolay değil. Sağlık teknolojileri yapısı gereği içerisinde yüksek AR-GE ve teknoloji barındırması sebebi ile çok disiplinli bilim insanının ortak çalışması ve yeterli mali destek sonucunda ortaya çıkmakta.
Başarılı girişimler var
Bu bağlamda yapay zekâ çalışmaları, karar destek sistemleri ve biyoteknoloji alanlarında çok başarılı girişimler olduğunu söylemek isterim. Maalesef ülkemizde birçok sağlık girişimi başlangıç seviyesinde yani ticarileşme açısından daha gidilmesi gereken çok yol var.
Sağlık teknoloji girişimlerinin bu kadar revaçta olmasının bana göre nedenlerinden biri de teşhis tedavi protokollerinin sürekli gelişerek yenilenmesine dayanmasıdır. Bu olguyu hem fırsat hem de tehdit olarak değerlendirmek gerekiyor. Daha önceki yazımda ileri teknoloji tıbbi cihazların yönetimi konusuna değinmiştim.
Derin teknoloji
Dünyada yatırımcılar ve şirketler uzun zaman önce derin teknolojiye yönelmeye başladılar. 2016 yılında biyoteknolojideki toplam finansman 2011 yılına göre kıyasla 1,7 milyar dolardan 7,9 milyar dolara ulaştı.
Pandeminin etkisi ile zaten odakta olan sağlık teknoloji girişimleri kamunun talepleri ve destekleri ile ülkemizde karşımıza çıkmakta. 11.Kalkınma planında bu alanda yapılması gerekenler ortaya konulmuş durumda. Aslında ihtiyaç pandemiden önce hissedilmiş diye bilirim.
Boston Consulting Group ve Hello Tomorrow tarafından 2019 yılında yayınlanan “The Dawn of the Deep Tech Ecosystem” adlı raporu incelediğimizde derin teknoloji kategorilerindeki toplam küresel özel yatırım, 2015’ten 2018’e kadar bir yılda % 20’den fazla artarak 18 milyar dolara ulaştığı görülmektedir.
ABD ve Çin, 2015’ten 2018’e kadar derin teknoloji şirketlerinde küresel özel yatırımların yaklaşık %81’ini aldı ve her bir ülkeye sırasıyla yaklaşık 32,8 milyar dolar ve 14,6 milyar dolar yatırım yapıldı.
Çin, 2015’ten 2018’e kadar yıllık %80’den fazla bir oranda artan bir fon sağlayarak, derin teknolojiye yatırımında en büyük itici güçlerden biri olmuştur. ABD şirketlerine yapılan yatırımlar, dönem boyunca %10 oranında artmıştır.
Yine aynı rapora göre 70’e yakın pazarda yaklaşık 8.700 derin teknoloji şirketi (yoğun Ar-Ge gerektiren teknolojik atılımlardan yararlananlar) bulunmaktadır.
Startups.watch’ın rakamlarına göre ise Türkiye’de 2010-2018 yıllarında yapılan araştırmalara göre 440 yatırım alan girişimden yalnızca 33 adedi derin teknoloji girişimciliğinden oluşuyor. Toplam girişim yatırımları 607 milyon 343 bin 347 dolar iken yalnızca 38 milyon 597 bin 600 dolar derin teknoloji girişim yatırımlarını kapsıyor.
Rakamlardan anlaşılacağı üzere ülkemizde yüksek teknoloji girişimciliği konusunda daha yolun başındayız. Karşımıza iki kritik alan çıkmakta birinci ‘savunma’ diğeri ‘sağlık teknolojileri’ iki alanda gerekli gelişmeyi gösteremezsek cari açığı kapatmak mümkün gözükmüyor.
İrade var
Büyük gelişmeler ve ilerlemeler önce hayal kurma ile başlar. Savunma sanayinde kurduğumuz hayaller bugün nasıl bir gerçek oluyorsa artık sıra sağlık endüstrisine geldi diye düşünüyorum. Evet, ülke olarak sağlık teknolojisi geliştirme konusunda ortaya konulan bir irade var. Aynı irade AR-GE’den satın almaya kadar uçtan uca destekler vermeli. Girişimcilerin ürünlerinin ticarileşmesine katkı sağlamalı.